çıkmak
Görünüm
![]() |
Ayrıca bakınız: Çıkmak |
Türkçe
[düzenle]Köken
[düzenle]Osmanlı Türkçesi چیقمق sözcüğünden devralındı, Ana Türkçe *čïk- sözcüğünden devralındı.
Söyleniş
[düzenle]Eylem
[düzenle]çıkmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi çıkar)
- Gitmek, içeriden dışarıya varmak
- Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. — F. R. Atay
- Bir şeyin yukarısına doğru yürümek
- Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık. — R. H. Karay
- Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak
- Alacaklı çıkmak. Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak.
- Ayrılmak, sıyrılmak
- Bebeğin patiği çıktı.
- Vermeye katlanmak
- Ümit KAFTANCIOĞLU, 2022 Altın Ekin, sayfa 147 , Dinozor Genç
- "Çık çocuğun parasını."
- Ümit KAFTANCIOĞLU, 2022 Altın Ekin, sayfa 147 , Dinozor Genç
- Artmak, yükselmek
- Fiyatlar çıktı.
- Ayın veya mevsimin geçmesi
- Kış çıktı. Mart çıktı.
- Ay'ın veya Güneş'in görünmek
- Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu. — Y. K. Karaosmanoğlu
- Hava açılmış, Ay çıkmıştı. — R. H. Karay
- Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek
- Mehmet EROĞLU, 2020 Yarım Kalan Yürüyüş, sayfa 63 , İletişim Yayınları
- "Üçümüz hafta sonları eve çıkınca o yalnız kalırdı."
- Mehmet EROĞLU, 2020 Yarım Kalan Yürüyüş, sayfa 63 , İletişim Yayınları
- Elde edilmek, istihsal edilmek, sağlanmak
- Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. — M. K. Atatürk
- Belirmek, tanınmak
- Bir ilçe belediye başkanı hepsinden açıkgöz çıktı. — M. İzgü
- Belli veya görünür bir durumda bulunmak
- Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış.
- Binaya kat eklemek
- Ayfer Tunç, 2014 Dünya Ağrısı, sayfa 61 , Can Yayınları
- "Küçük oğlu nişanlanınca üçüncü katı çıktı. Şimdi çatısı yapılmamış bina dördüncü katı çıkmasını bekliyor."
- Ayfer Tunç, 2014 Dünya Ağrısı, sayfa 61 , Can Yayınları
- Araştırmanın sonucunda bir şey bulmak
- Sularda bakteri çıktı.
- Bir durumla ilgili niteliklerini kaybetmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek
- Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra. — T. Dursun
- Bir iddia ile ortalıkta görünmek
- Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın. — P. Safa
- Konun yetkililerce karara bağlanması
- Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak
- Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum. — H. Taner
- bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak
- Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı? — M. Ş. Esendal
- Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir hâle girmek
- Ev, ev olmaktan çıktı.
- Bir yere ulaşmak, varmak
- Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar. — M. Ş. Esendal
- Bitmek, büyümek, sürmek
- Bıyığı çıktı.
- Ekinler çıkmaya başladı.
- Boy ölçüşmek, karşı gelebilmek
- Güreşte ona çıkacak kimse yok.
- Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak
- Arabanın direksiyonu çıktı.
- Bulunmak, var olmak
- Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı. — O. C. Kaygılı
- Bulaşmak
- Kravatın boyası gömleğe çıktı.
- Büyük abdestini bozmak
- Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak
- Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı.
- Duyulmak, yayılmak
- Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyor. — A. H. Tanpınar
- (matematik) Eksilmek
- Dörtten iki çıkarsa iki kalır.
- Süresi dolduğunda ayrılmak
- Cezaevinden çıkmak. Daireden çıkmak. Hastahaneden çıkmak.
- Erişmek, görmek
- Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım. — S. F. Abasıyanık
- Gelmek
- Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakıyla derhâl sezmişti. — R. H. Karay
- Gerçekleşmek
- İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya! — M. Ş. Esendal
- Karaya ayak basmak
- 1919 senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım. — M. K. Atatürk
- Mal olmak
- Bu ev dört milyara çıktı.
- Meydana gelmek
- Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır. — R. N. Güntekin
- Niteliğinin sonradan anlaşılması
- Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı. — R. N. Güntekin
- Olmak, oluşmak, teşekkül etmek
- Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak.
- Oyunda herhangi bir rolü oynamak
- Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı. — B. R. Eyüboğlu
- Piyasaya sürülmek
- Sesini yükseltmek
- Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak
- Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar.
- Unutmak
- O söz hatırımdan çıkmadı.
- Verilmek
- Emir çıkmak. Maaş çıkmak.
- Yapılmak, yürümek
- Bu dairede işler kolay çıkmaz.
- Yayılmak
- Lağımdan pis kokular çıkıyor.
- Yayımlanmak
- Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu. — Y. Z. Ortaç
- Yeni yetişip satışa sunulmak
- Çilek daha çıkmadı. Erik çıkmış.
- Yerinden oynamak
- Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı. — R. N. Güntekin
- Yetişecek ölçüde olmak
- Didem MADAK, 2015 Ah'lar Ağacı, sayfa 16
- "Benim yokluğumdan dünyaya/Bir elbise çıkar sanmıştım."
- Didem MADAK, 2015 Ah'lar Ağacı, sayfa 16
- Yetkili birinin makamına iş için gitmek
- Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı. — B. R. Eyuboğlu
- (mecaz) harcamak zorunda kalmak
- Paradan çıkmak. Bin liradan çıktım.
- (sosyoloji) flört etmek
- Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım. — A. İlhan
Çekimleme
[düzenle]çıkmak eyleminin çekimi
Zıt anlamlılar
[düzenle]Alt kavramlar
[düzenle]Atasözleri
[düzenle]Deyimler
[düzenle]Türetilmiş kavramlar
[düzenle]çıkmak
Çeviriler
[düzenle]çıkmak
|
flört etmek
Kaynakça
[düzenle]- Türk Dil Kurumuna göre "çıkmak" maddesi