okumak
Gezinti kısmına atla
Arama kısmına atla
Türkçe[düzenle]
Köken[düzenle]
Söyleniş[düzenle]
Eylem[düzenle]
okumak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi okur)
- bâzı belirtilerle mânâyı, gizli duyguyu anlamak, kavramak
- Yüzünü benden saklıyor. Niçin? Çehresinde, melâlinde aşkının matemini okumayayım diye mi? — Ö. Seyfettin
- bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek
- Çabuk dil öğrenmedi, okumak istemedi. — H. E. Adıvar
- bir şeyin anlamını çözmek
- Şifre okumak.
- bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları çözümlemek veya seslendirmek
- Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu. — F. R. Atay
- bir yere çağırmak, davet etmek
- değerlendirmek
- hastalığı iyi edeceğini ileri sürerek okuyup üflemek, üfürükçülük etmek
- sesli olarak söylemek
- Salon boşalmaya başladı, biz şiirler okuyup dinliyoruz. — R. H. Karay
- sövmek, küfretmek
- yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek
- Gazete bile okumak istemiyorum. — B. Felek
Çekimleme[düzenle]
okumak eyleminin çekimi
Karşıt anlamlılar[düzenle]
Kelime birliktelikleri[düzenle]
Türetilmiş kavramlar[düzenle]
Çeviriler[düzenle]
bir yazıyı seslendirme
|
Kaynakça[düzenle]
- Türk Dil Kurumuna göre "okumak" maddesi