İçeriğe atla

girmek

Vikisözlük sitesinden

Türkçe

[düzenle]

Köken

[düzenle]

Osmanlı Türkçesi گیرمك (girmek) sözcüğünden devralındı, Ana Türkçe *kīr- sözcüğünden devralındı.

Söyleniş

[düzenle]

Eylem

[düzenle]

girmek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi girer)

  1. ağrı, sancı başlamak, saplanmak
  2. almak, fethetmek
  3. başlamak, girişmek
    • Kaçırdım gene ipin ucunu, bir türlü konuya giremiyorum. N. Ataç
  4. bir şeyin yapımında, birleşiminde yer almak
    • Tuz genellikle her yemeğe girer.
  5. bulaşmak
    • Koyunlara kelebek hastalığı girdi.
  6. detaylara inmek, incelemek
  7. dışarıdan içeriye geçmek
    • Birlikte kiliseden içeri giriyoruz, ben topallıyorum. A. Ağaoğlu
  8. erişmek, ulaşmak
    • Yirmisine girdi.
  9. iyice anlamak, iyice bilmek
  10. katılmak
  11. kavgaya tutuşmak
  12. sığmak
    • Elim bu eldivene artık rahatlıkla giriyor.
  13. sulu bir şeyin veya su dolu bir yerin içine batmak veya dalmak
    • Ceketinin ucu tabağa giriyor.
    • Denize girmek.
  14. yazılmak, başlamak
    • Faruk EREM, 1996 Bir Ceza Avukatının Anıları, sayfa 25
      "Ankara'da büyük bir garajın kaporta bölümüne çırak girmişti, küçük yaşta."
  15. yeni hâle geçmek, dönüşmek
    • Göğün morlaşan kenarı eriyor, menekşe rengine giriyordu. Ö. Seyfettin
  16. yüklenmek
  17. zaman anlamlı kavramlar için gelmek
    • İlkbahar girdi.
  18. (hukuk) geçmek, tecavüz etmek
    • Komşu, tarlamıza beş metre girdi.

Çekimleme

[düzenle]

Zıt anlamlılar

[düzenle]

Alt kavramlar

[düzenle]

Deyimler

[düzenle]

aralarına kara kedi girmek, aslan ağzına girmek, bahse girmek, bir yaşına daha girmek, birbiri girmek, birbirine girmek, çıkmaza girmek, deliğe girmek, içine girmek, yürürlüğe girmek

Türetilmiş kavramlar

[düzenle]

girebilmek, girdirmek, girilmek, girivermek

Çeviriler

[düzenle]

Kaynakça

[düzenle]