İçeriğe atla

vurmak

Vikisözlük sitesinden
Ayrıca bakınız: vurulmak

Türkçe

[düzenle]

Eylem

[düzenle]

vurmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi vurur)

  1. Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere veya bir kimseye hızla çarpmak; çakmak, geçirmek, inmek
    • Masaya vurmak. Birinin başına vurmak.
  2. Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak
    • "Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor." - Refik Halit Karay
  3. Etkisi bir yere kadar ulaşmak
    • Su dışarı vurdu.
  4. Duyulmak, hissedilmek
  5. Üzerinde görünmek, üzerine düşmek, yansımak, aksetmek
    • "Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur." - Refik Halit Karay
  6. Olumsuz yönde etkilemek
    • Kriz kitap dünyasını da vurdu.
  7. Hızla değmek, çarpmak:
    • Arabalar aniden birbirine vurdu. Ayağını güm güm yere vurarak...
  8. Bir yere bir şey sürmek:
    • Duvara boya, tahtaya cila vurmak istedi.
  9. Takmak, koymak, bağlamak:
    • Faruk EREM, 1996 Bir Ceza Avukatının Anıları, sayfa 55 , Çark Kitabevi Yayınları
      "Vardiya çavuşuna güvenlik direklerini neden çapraz vurduğunu sordu."
  10. Bağlamak, ilişkilendirmek:
    • "Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar." - Refik Halit Karay
  11. Olduğundan başka biçimde görünmek:
    • Deliliğe vurmak.
  12. Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak:
    • Bıçak vurmak.
  13. Uygulamak, basmak, koymak:
    • Damga vurmak.
  14. Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak.
  15. Amaçladığı şeye rast getirmek.
  16. (silahlar) Silahla yaralamak, öldürmek:
    • Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar." - Halide Edip Adıvar
  17. Dokunmak, hasta etmek:
    • Bizim evin bacası çekmiyor. Bütün kış, maaile kömür vuruyor bizi bu yüzden." - Nâzım Hikmet
  18. Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek:
    • Dolu, bu yıl ekinlerin çoğunu vurmuş." - Fikret Otyam
  19. Kalp atmak, çarpmak:
    • Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu.
  20. Piyango vb. çıkmak, isabet etmek.
  21. Desteklemek, dayamak:
    • Akşam olunca kapının desteğini vurduk.
  22. Koymak, yerleştirmek:
    • Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu." - Haldun Taner
  23. Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak.
  24. Tavla oyununda pulu kırmak.
  25. Manevi olarak yaralamak.
  26. (argo) İçki içmek.
  27. (argo) Kadeh tokuşturmak.
  28. (argo) Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak:
    • Birinin on milyon lirasını vurmak.
  29. (matematik)Çarpma işlemini yapmak:
    • İkiyi dörde vurursak sekiz eder.

Deyimler

[düzenle]

Türetilmiş kavramlar

[düzenle]

Çeviriler

[düzenle]

Kaynakça

[düzenle]

Atasözleri

[düzenle]