İçeriğe atla

kol

Vikisözlük sitesinden
Ayrıca bakınız: köl, кол

Türkçe

[düzenle]

Köken

[düzenle]
Osmanlı Türkçesi قول, Eski Türkçe qol (qol).

Söyleniş

[düzenle]

kol (belirtme hâli kolu, çoğulu kollar)

İnsan kolu (1)
Elbisenin kolu , aşağıya sarkıyor. (2)
Renkli olan, makinenin kolu. (3)
Koltuğun sadece bir ucunda kol var. (4)
  1. (anatomi) İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm; dal.
    • Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
      Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
       M. Â. Ersoy
  2. (giyim) Giyside vücudun bu bölümünü saran parça.
    • Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu. O. C. Kaygılı
  3. (mühendislik) Makinelerde tutup çevirmeye, çekmeye yarayan ağaç veya metal parça.
  4. Koltuk, divan vb.nin yan tarafında bulunan dayanmaya yarayan parça.
    • 2009 Nalân KARADUMAN, 2009 Şeyler Denizi, sayfa 17 , Kavis Kitap
      "Nice sonra sokak uyanıp pencereler açıldığında, o çoktan Hayriyanım'ın pencerelerini silip ardına kadar açmış, yollukları silkip evin önündeki merdivenin koluna atmış olurdu."
  5. Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri; branş, dal, kısım, şube
    Türk Dil Kurumunun bilim ve uygulama kolları.
  6. İş ekibi, grubu:
    • "Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı." - Sait Faik Abasıyanık
  7. Sıra.
    Yürüyüş kolu.
  8. (hayvan anatomisi)Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü.
  9. (bitki anatomisi) Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal.
  10. (müzik aletleri)Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü.
  11. (askeriye) kanat
    • 1974: Hasan İzzettin DİNAMO, 1974 Kutsal İsyan 6, sayfa 191 , May Yayınları
      "Kolun önündeyse dört tank, ilk çağlar canavarlarının dört zırhlı örneği gibi ilerliyordu."
  12. (denizcilik) Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri.
  13. (polis) kolluk
    Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu. Rahatça eğlenebilirlerdi. R. H. Karay

Çekimleme

[düzenle]

Sözcük birliktelikleri

[düzenle]

aynakol, avara kolu, beşinci kol, cırcır kolu, çengi kolu, çift kol, dağ kolu, deve kolu, eğitsel kol, fakir kol, imdat kolu, iş kolu, kafakol, kantar kolu, kapı kolu, karakol, karpuz kol, keşif kolu, kolağası, kol ağzı, kol akımı, kol bağı, kol böreği, kol değirmeni, kol demiri, kol emekçisi, kol kapağı, kol kemiği, kol kola, kol nizamı, kol saati, kolbaşı, kolbastı, kolu uzun, kumanda kolu, ön kol, rot kolu, sağ kol, sağkol, sürgü kolu, takma kol, truvakar kol, tulumba kolu, vites kolu, yay kolu, yürüyüş kolu, zuhuri kolu,


Türetilmiş kavramlar

[düzenle]

Çeviriler

[düzenle]

Kaynakça

[düzenle]

Ek okumalar

[düzenle]
  • Vikipedi'de kol

Endonezce

[düzenle]

Söyleniş

[düzenle]
  • Heceleme: kol

kol

  1. (sebzeler, turpgiller) lahana

Faroece

[düzenle]

Söyleniş

[düzenle]
  • Heceleme: kol

kol

  1. (kimya) kömür

Gagavuzca

[düzenle]

Köken

[düzenle]
Eski Türkçe qol (qol).

Söyleniş

[düzenle]
  • Heceleme: kol

kol

  1. (anatomi) kol

Kaynakça

[düzenle]
  • Etymological Dictionaries - Andras Rajki

İsveççe

[düzenle]

Söyleniş

[düzenle]
  • Heceleme: kol

kol

  1. (elementler) karbon

Kısaltmalar

[düzenle]

İzlandaca

[düzenle]

Söyleniş

[düzenle]
  • Heceleme: kol

kol

  1. (kimya) kömür

Norveççe

[düzenle]

Söyleniş

[düzenle]
  • Heceleme: kol

kol

  1. (kimya) kömür

Zazaca

[düzenle]

Söyleniş

[düzenle]
  • Heceleme: kol

kol d

  1. boynuzu olmayan keçi
  2. yontulmuş, sivri olmayan şey.