yan
Görünüm
![]() |
Ayrıca bakınız: yan yana |
Türkçe
[düzenle]Köken
[düzenle]Ad
[düzenle]yan (belirtme hâli yanı, çoğulu yanlar)
- bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü, profil
- Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı. - M. Ş. Esendal
- sağ ve solun ortak adı, cihet, taraf, yön
- Yaşlı garson yanımıza geldi. - Y. K. Karaosmanoğlu
- yer
- üst
- birlikte, beraberinde olma
- Bir ara acıkıp yanlarında getirdikleri ekmek peyniri yediler. - N. Cumalı
- istekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri
- (askeriye) savaş düzenindeki ordunun iki kanadından her biri
- (matematik) bir denklemde "=" işaretiyle ayrılmış olan iki anlatımdan her biri
- (spor) futbol veya hentbolda, topun, alanın yan çizgileri dışına çıkması, taç
- (mecaz) istekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri
- sabit bir noktaya göre olan yer, taraf, yön
- Hangi yanda?
Deyimler
[düzenle]Çeviriler
[düzenle]çeviriler
|
Belirteç
[düzenle]yan
Çeviriler
[düzenle]çeviriler
Ön ad
[düzenle]yan
- üstte, altta, arkada veya önde olmayan
- ikinci derece olan
- Çoğu kez yan uğraş olarak oyuncular filmcilikle uğraşıyordu. - M. And
- tali
- Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar meydana getiremezler. - Anayasa
Çeviriler
[düzenle]çeviriler
|
Kaynakça
[düzenle]- Türk Dil Kurumuna göre "yan" maddesi
Gagavuzca
[düzenle]Köken
[düzenle]- Eski Türkçe jan
Ad
[düzenle]yan
- yan
Kaynakça
[düzenle]- Etymological Dictionaries - Andras Rajki