İçeriğe atla

kaynak

Vikisözlük sitesinden
Ayrıca bakınız: Kaynak

Türkçe

[düzenle]

Köken

[düzenle]
Eski Türkçe kayna (kayna, kaynamak)

Söyleniş

[düzenle]

kaynak (belirtme hâli kaynağı, çoğulu kaynaklar)

  1. araştırma ve incelemede yararlanılan belge, referans
    • Tapu kayıtları onun XVI. asırda yaşadığını gösteren başlıca kaynaklardandır.
  2. bir haberin alındığı yer
  3. bir şeyden bol miktarda bulunan yer
  4. bir şeyin ilk çıkış, başlangıç yeri, menşei
    • İnanılır kaynaklardan alınan haberlere göre …
  5. bir yazılı eseri hazırlarken kullanılan veya alıntılar yapılan dergi, kitap, makale gibi yayınlar
  6. gelir, kazanç, sağlık v.s.'nin sağlayıcı öge,mehaz
    • Yabancı bir idare, iktisat, ticaret, memleketin bütün kazanç kaynaklarına musallat olur. F. R. Atay
  7. iki metal veya yapay parçayı ısıl yolla birleştirme yöntemi, kaynaştırıp yapıştırma işi
  8. iki parçanın ısı aracılığıyla birleştiği yer
  9. (coğrafya, hidroloji) yeraltı suyunun yeryüzüne çıktığı yer; bulak, eşme, göz, göze, kaynarca, memba, pınar, su kaynağı
    • Ümit KAFTANCIOĞLU, 2022 Altın Ekin, sayfa 50 , Dinozor Genç
      "Sol yanımızda bir kaynak gördüm. Kimseye sormadan arabayı çektim suyun başına, yoldan kenara."
  10. (dil bilimi) herhangi bir bilim dalında yazılmış olan yazı veya eserlerin bütünü; literatür
  11. (fizik) herhangi bir enerjinin oluşup çevreye yayıldığı yer
    • Isı ve ışık kaynağımız Güneş'tir.
  12. (halk ağzı) kuyruğa girmiş insanların arasına fark ettirmeden veya hile ile girme
  13. (mecaz) sırayı beklemeden başkalarının hakkını alarak mevcut sıranın ön taraflarına girme işi

Çekimleme

[düzenle]

Alt kavramlar

[düzenle]

Deyimler

[düzenle]

Türetilmiş kavramlar

[düzenle]


Çeviriler

[düzenle]

Kaynaklar

[düzenle]

Ek okumalar

[düzenle]

Çağatayca

[düzenle]

Söyleniş

[düzenle]
  • Heceleme: kay‧nak
  1. kaynak, pınar

Kaynaklar

[düzenle]
  • KÚNOS, Dr. Ignaz (1902). Şeyh Süleyman Efendi, Çağatayca-Osmanlıca Sözlük. Budapeşte: Section Orientale de la Société Ethnographique Hongroise.