oturmak

Vikisözlük sitesinden
Ayrıca bakınız: uturmak

Türkçe[değiştir]

Söyleniş[değiştir]

IPA(anahtar): otuɾˈmac

Heceleme[değiştir]

Heceleme: o‧tur‧mak

Köken[değiştir]

Eski Türkçe

Eylem[değiştir]

oturmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi oturur) -ur

  1. vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek
    Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. - S. F. Abasıyanık
  2. bu biçimde yerleştiği yerde kalmak
    Bakın, hikâye zordur, acımasız ve hoşgörüsüzdür. Oturursunuz ve başından kalkamazsınız. - T. Dursun K
  3. uygun gelmek, ölçüleri tam olmak
    Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti. - T. Buğra
  4. bir terde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek
    Aynı semtte oturdukları için komşu da sayılırlar. - B. Felek
  5. hiçbir yapmadan boş vakit geçirmek, boş durmak
    Böyle oturacağınıza çalışsanız olmaz mı?
  6. toprak veya bir yapının çökmesi, aşağı inmek
    Temelin bu tarafı on santim oturmuş.
  7. biriyle beraber yaşamak
    O günden beri enişte beyle oturuyorum. - S. M. Alus
  8. bir işi yapmakta olmak, bir işe başlamak üzere olmak
  9. yer almak, geçmek
    Valilik makamına oturdu.
  10. benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek
    Gelenekler gün geçtikçe iyice oturdu.
  11. belli bir yörüngede dönmeye başlamak
    Uydu yörüngeye oturdu.
  12. sıvı tortuları dibe çökmek, dipte toplanmak
  13. herhangi bir durumda belli bir süre kalmak
    Arif gibi bir adamla çene yarışına girmek istememekle beraber susup oturamazdı. - M. Ş. Esendal

Alt kavramlar[değiştir]

Türetilmiş kavramlar[değiştir]

Çeviriler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

Türkmence[değiştir]

Yardımcı eylem[değiştir]

oturmak

  1. oturmak
  2. durmak

Kaynakça[değiştir]

  • Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.