İçeriğe atla

üst

Vikisözlük sitesinden

Türkçe

[düzenle]

Köken

[düzenle]

Osmanlı Türkçesi اوست sözcüğünden devralındı

üst (belirtme hâli üsdü, çoğulu üstler)

(ad): Suyun üstünden köprü geçiyor (1)
(ad): Levhanın üstünde okulun adı yazıyor. (2)

(ön ad):En üstteki iki harf, Türkiye Cumhuriyeti anlamına geliyor.

(ad): Arabanın üstüne yaprak düşmüş. (3)
(ad): Adamın üstü yok (4)
(ad): İki farklı devletin üstü görüştü. (5)

(ön ad): Genelkurmay başkanı, barış zamanında ordunun en üst rütbelisidir.

  1. Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı; üzeri, fevk, alt karşıtı:
    • "Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - Halide Edip Adıvar
  2. Bir şeyin görülen yanı, yüzü:
    • "Bu sefer taşın üstünden inip yere oturdu." - Memduh Şevket Esendal
  3. Bir şeyin dış yüzü; üzeri
  4. giysi
    • "O günden sonra kapıya diktiği bir bekçiye iş çıkışları işçilerin üstlerini arattı." - Lâtife Tekin
  5. Birine göre yüksek aşamada olan kimse; mafevk:
    • "Sonunda, üstlerinin de onayıyla bir sınav yapmaya karar verdi." - İhsan Oktay Anar
  6. Vücudun beden bölümü:
    • Üstüne şal al, öyle git.
  7. Artan, geriye kalan bölüm:
    • "Bir liranın üstü olarak uşağın getirdiği yetmiş beş kuruşu masanın üstünden kaldırmaz." - Abdülhak Şinasi Hisar

Ön ad

[düzenle]

üst (karşılaştırma daha üst, üstünlük en üst)

  1. Birkaç şeyden birbirine göre yukarıda olan:
    • "Kadınların beni böyle göz hapsine almaları yüzünden üst düğmelerimi gevşetemiyordum." - Reşat Nuri Güntekin
  2. Sınıflamalarda temel olarak alınan bir tipe göre ileri derecede olan:
    • Üst makam. Üst rütbedekiler.

Deyimler

[düzenle]

üst alize, üst alma, üst baş, üst bölümü, üst elbisesi, üst geçit, üst makam, üst perdeden başlamak, üst perdeden konuşmak, üst tarafa, üstünde durmak, üstünde kalmak, üste çıkmak, üstü başı dökülmek, üst yani

Çeviriler

[düzenle]

Çeviriler

[düzenle]

Çeviriler

[düzenle]

Kaynakça

[düzenle]

Azerice

[düzenle]

üst

  1. üst

Ön ad

[düzenle]

üst

  1. üst

Çağatayca

[düzenle]
  1. yüz, ruy

Gagavuzca

[düzenle]

Köken

[düzenle]

Eski Türkçe üst

üst

  1. üst

Kaynakça

[düzenle]
  • Etymological Dictionaries - Andras Rajki

Şorca

[düzenle]
Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.
  1. üst
  2. yüzey

Türkmence

[düzenle]

üst

  1. üst

Kaynakça

[düzenle]
  • Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.