etmek
Gezinti kısmına atla
Arama kısmına atla
Türkçe[düzenle]
Köken[düzenle]
- Osmanlı Türkçesi ایتمك (etme + -k)
Söyleniş[düzenle]
Eylem[düzenle]
etmek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi eder)
- birini bir şeyden mahrum bırakmak
- Çocuğu ebeveyninden ettiler.
- bulmak, erişmek
- Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. — R. H. Karay
- demek, söylemek
- Emrah eder düştüm dile. Bülbül figan eder güle. — Erzurumlu Emrah
- eşit değer kazanmak
- İki iki daha dört eder.
- herhangi bir kıymette olmak
- Kira dâhil olduğu hâlde aylık masrafımız tam beş lira ediyordu. — Ö. Seyfettin
- iyi, kötü zarflarıyla birlikte davranmak
- Ne kadar iyi ettiniz de geldiniz!
- kötülükte bulunmak
- Ah iki bardak süt, sen bana neler ettin? — S. F. Abasıyanık
- küçük veya büyük abdestini yapmak
- Çocuk altına etti.
- yapmak
- Şemsi, sıra düştükçe emlâk komisyonculuğu ediyordu. — H. Taner
Çekimleme[düzenle]
etmek eyleminin çekimi
Karşıt anlamlılar[düzenle]
Alt kavramlar[düzenle]
- (küçük veya büyük abdestini yapmak): altına etmek
- acemilik etmek,
- aşüftelik etmek,
- bahis etmek,
- dua etmek,
- farz etmek,
- hibe etmek,
- himmet etmek,
- ihmal etmek*ihmâl etmek,
- imtina etmek,
- irtikab etmek,
- itimat etmek,
- kelâm etmek,
- kesbetmek,
- müsaade etmek,
- mütalaa etmek,
- nefyetmek,
- pazarlık etmek,
- taarruz etmek,
- tahakkuk etmek,
- tâyin etmek,
- tebdil etmek,
- tetebbu etmek,
- tetkik etmek,
- tevessül etmek,
- teyyit etmek,
- tövbe etmek,
- ümit etmek,
- zikretmek
Deyimler[düzenle]
yapmak
Türetilmiş kavramlar[düzenle]
Yardımcı eylem[düzenle]
etmek
Çeviriler[düzenle]
bir işi yapmak
|
Kaynakça[düzenle]
- Türk Dil Kurumuna göre "etmek" maddesi
Kumanca[düzenle]
Eylem[düzenle]
etmek
Türkmence[düzenle]
Eylem[düzenle]
etmek
Kaynakça[düzenle]
- Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.