saymak
Görünüm
Türkçe
[değiştir]Köken
[değiştir]- Eski Türkçe sāmak
Eylem
[değiştir]saymak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi sayar)
- (matematik) bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak, bilmek
- Nara sormuşlar: -Tanelerin kaç tane? Yiyenler saysın bana ne- demiş. - B. R. Eyuboğlu
- sayıları arka arkaya söylemek
- Birden ona kadar saymak.
- herhangi bir sıraya koymak, herhangi bir sırada yer aldığını kabul etmek
- Artık kışı geçti sayabiliriz.
- herhangi bir şey, yerine koymak veya herhangi bir şey gözüyle bakmak, addetmek
- Her çiçekten bal eyledik. Arıya saydılar bizi. - Pir Sultan Abdal
- varsaymak, tutmak, farz etmek
- Elimi uzatsam benim olacak bir vazoya sırt çevirip başkasına kaptırınca onu benden çalınmış saymak neden? - H. Taner
- arka arkaya söylemek, sıralamak
- Birinin iyiliklerini saymak.
- ödenek, peşin vermek
- İki bin lira saydı, bana bir küpe aldı. - M. Ş. Esendal
- geçer tutmak
- Bunu saymam, sizi bir gün erkenden beklerim.
- (mecaz) değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı dolayısıyla bir kimseye veya bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmak, saygı göstermek, sözünü dinlemek, hürmet etmek
- Anam babamı nasıl saydı ise ben de kocamı öyle sayacaktım. - M. Ş. Esendal
- (mecaz) önemsemek
- (mecaz) gibi görmek, kabul etmek
- Arzularını yapmayı belli büyük bir külfet saydığınız bu küçük kalpler, saadetin kapısından girmeden felaketin ortasına yuvarlanıyorlar. - A. Gündüz
- (mecaz) hesaba katmak, dikkate almak
- Bundan önce verdiğimi saymıyor musun?
Deyimler
[değiştir]Çeviriler
[değiştir]çeviriler
Kaynakça
[değiştir]- Türk Dil Kurumuna göre "saymak" maddesi