can

Vikisözlük sitesinden
Ayrıca bakınız: CAN, Can, Çan, çan

Türkçe[değiştir]

Köken[değiştir]

Osmanlı Türkçesi جان‎, Farsça جان‎.

Söyleniş[değiştir]

[değiştir]

can (belirtme hâli canı, çoğulu canlar)

  1. birey, ferd; kişi, şahıs
    Benimle beraber dört canız. — F. R. Atay
  2. canlı olma hâli
    Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu. — M. Ş. Esendal
  3. gönül
    Çirkin bana kurban, ben de güzele. Can sever güzeli, maldan ziyade. — Karacaoğlan
  4. insan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık
    Canı yok edecek olan yine kendisidir. — N. Özcan
  5. insanın hislerine taşıyan âlemi
    Çirkin bana kurban, ben de güzele
    Can sever güzeli, maldan ziyade
  6. insanın kendi varlığı, özü
    Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. — R. N. Güntekin
  7. sevgi ve yakınlık hissiyle kendisine bağlanılan
    Alphonse Daudet ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi. — T. Buğra
  8. (İslâm, tarikat) Bektaşilik ve Mevlevîlikte tarikat kardeşi
    Şeyh çıkınca oradaki canlar da sırasıyla yürüyüp kapıya gelince dönüp baş kestikten sonra dışarı çıkarlar. — A. H. Çelebi

Çekimleme[değiştir]

Eş anlamlılar[değiştir]

Atasözleri[değiştir]

Deyimler[değiştir]

Türetilmiş kavramlar[değiştir]

Çeviriler[değiştir]

Ön ad[değiştir]

can (karşılaştırma daha can, üstünlük en can)

  1. çok içten, sevimli, sevilen, şirin
    Alphonse Daudet, ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi. — T. Buğra

Çeviriler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

Azerice[değiştir]

Köken[değiştir]

Farsça جان

Söyleniş[değiştir]

  • Heceleme: can

[değiştir]

can

  1. can

Gagavuzca[değiştir]

Köken[değiştir]

Farsça جان

Söyleniş[değiştir]

  • Heceleme: can

[değiştir]

can

  1. can

Galiçyaca[değiştir]

Söyleniş[değiştir]

  • Heceleme: can

[değiştir]

can

  1. (köpekgiller) köpek, it

İngilizce[değiştir]

Söyleniş[değiştir]

  • Heceleme: can

Yardımcı eylem[değiştir]

geçmiş zaman: could, olumsuz: can not, cannot veya can't

  1. bir şeyi yapabilmek, yapmaya gücü, yeteneği veya imkânı olmak
    They can run fast. — Hızlı koşabilirler.
    I could hear footsteps. — Ayak sesleri duyabiliyordum.
  2. bir şeyi yapmaya hakkı veya yetkisi, izni olmak
    You can use the phone. — Telefonu kullanabilirsin(iz).
  3. birisinden bir şey yapmasını isterken kullanılır: -bilir misin?
    Can you open the window? — Camı açabilir misin(iz)?

Oksitanca[değiştir]

Söyleniş[değiştir]

  • Heceleme: can

[değiştir]

can

  1. (köpekgiller) köpek, it

Tatarca[değiştir]

Köken[değiştir]

Farsça جان

Söyleniş[değiştir]

  • Heceleme: can

[değiştir]

can

  1. can

Zazaca[değiştir]

Söyleniş[değiştir]

  • Heceleme: can

[değiştir]

can e

  1. can