dayanmak
![]() |
Ayrıca bakınız: dayamak |
Türkçe[değiştir]
Eylem[değiştir]
dayanmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi dayanır) -ır
dayanmak hakkında Türkçe Vikipedi'de ansiklopedik bilgi bulabilirsiniz.
- bir yere yaslanmak, kendini dayamak
- Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor. - M. Ş. Esendal
- bir şeyin üzerinde kurulmuş olmak
- Karşılıklı bilmece sormaya dayanan seyirlik oyunlar da vardır. - M. And
- (mecaz) zarar görmemek, varlığını korumak, hasar görmemek
- Bu gemi fırtınaya iyi dayanır.
- (mecaz) varmak, ulaşmak
- Bu haber ortalığa yayılır yayılmaz banknotlarını kapan bankaya dayanıyor. - Y. Z. Ortaç
- (mecaz) bütün gücünü kullanarak bir işi yapmak
- İki genç, kırarcasına küreklere dayandılar. - Halikarnas Balıkçısı
- (mecaz) bir iş sonunda birinin veya bir şeyin üzerinde kalmak
- Bu proje sonunda bize dayanacak.
- (mecaz) birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek, istinat etmek
- Laikliği korumak için kanun kuvvetine mi, eğitim ve telkin kuvvetine mi dayanmalıyız? - F. R. Atay
- (mecaz) uzun süre kullanılmaya uygun olmak
- Bu kumaş çok dayandı.
- (mecaz) tutunmak, karşı durmak, karşı koymak, mukavemet etmek
- Merkezde Akhisar'ın, Bergama'nın da henüz dayandığını öğrendiler. - N. Cumalı
- yetişmek, yeter olmak
- (mecaz) güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmek
- Kazılmış mezarın önüne geldiklerinde daha fazla dayanamayıp oracığa çöktü. - İ. O. Anar
Deyimler[değiştir]
Türetilmiş kavramlar[değiştir]
Çeviriler[değiştir]
çeviriler
Kaynakça[değiştir]
- Türk Dil Kurumuna göre "dayanmak" maddesi