güzel
Ayrıca bakınız: Güzel |
Türkçe
[değiştir]Köken
[değiştir]- Osmanlı Türkçesi گوزل sözcüğünden devralındı.
Söyleniş
[değiştir]Ad
[değiştir]güzel (belirtme hâli güzeli, çoğulu güzeller)
- hoşa giden kadın veya kız
- Güzeller deniz kenarına geldikleri zaman âşıklar da kale burçlarına ve bedenlerine dolarlar. — Âsaf Hâlet Çelebi
- güzellik kraliçesi
Çekimleme
[değiştir]güzel adının çekimi
Zıt anlamlılar
[değiştir]Deyimler
[değiştir]Türetilmiş kavramlar
[değiştir]Çeviriler
[değiştir]hoşa giden kadın veya kız
güzellik kraliçesi
|
Belirteç
[değiştir]güzel
- hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir şekilde
- Arabayı koştururken boyunlarındaki ziller güzel şıngırdıyordu atların. — Reşat Enis
- adamakıllı, şiddetli
- Karıkoca bu kuzu yüzünden güzel bir kavga ettiler. — Ömer Seyfettin
Türetilmiş kavramlar
[değiştir]Çeviriler
[değiştir]hoşa giden
Ön ad
[değiştir]güzel (karşılaştırma daha güzel, üstünlük en güzel)
- göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran
- Güzel kız. Güzel çiçek.
- Yalının en güzel odası bizimdi.
- iyi, hoş
- Güzel şey canım, milletvekili olmak! — Çetin Altan
- beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran
- Güzel bir fırsat.
- ahlakî üstünlük ve soyluluk düşüncesi uyandıran
- Güzel duygular. Çok güzel hareketler bunlar!
- görgü kurallarına uygun olan
- sakin, hoş (hava)
- Güzel bir gece.
- aldatıcı, kandırıcı, okşayıcı
- Güzel vaatler.
- doğru, pek iyi
- Güzel güzel amma!
Zıt anlamlılar
[değiştir]- (göze ve kulağa hoş gelen): çirkin
Çeviriler
[değiştir]göze ve kulağa hoş gelen
|
hoş
Kaynakça
[değiştir]- Türk Dil Kurumuna göre "güzel" maddesi