İçeriğe atla

dokunmak

Vikisözlük sitesinden

Türkçe

[düzenle]

Eylem

[düzenle]

dokunmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi dokunur)

Suya dokunmak (1)
  1. nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek
    • Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk. - A. Haşim
  2. karıştırmak
    • Bu kâğıtlara kimse dokunmasın.
  3. almak, kullanmak, el sürmek
    • Buğdaydan, bulgurdan ne varsa kimse dokunmuyor, daha zor günlere saklıyordu. - N. Araz
  4. sağlığını bozmak
    • Bu yemek bana dokunur. Bu hava dokundu.
  5. insanın içine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak
    • Ümit KAFTANCIOĞLU, 2022 Altın Ekin, sayfa 17 , Dinozor Genç
      "Köyü bırakmak, anamı babamı bırakmak dokunurdu bana."
  6. ilişkin, ilgili olmak, değinmek
    • Eğitim konusuna dokunan bir yazı.
  7. hafifçe değmek
    • Rüzgâr estikçe dal antene dokunuyor.
  8. onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak
  9. tedirgin etmek, sataşmak
    • Bu karıncaya dokunmayan çocuk o kocaman adamın oracıkta pestilini çıkaracaktı. - S. F. Abasıyanık


Deyimler

[düzenle]

Çeviriler

[düzenle]

Kaynakça

[düzenle]