sert
Gezinti kısmına atla
Arama kısmına atla
Türkçe[düzenle]
Söyleniş[düzenle]
Köken[düzenle]
Belirteç[düzenle]
sert
Karşıt anlamlılar[düzenle]
Türetilmiş kavramlar[düzenle]
Çeviriler[düzenle]
çeviriler
Ön ad[düzenle]
sert (karşılaştırma daha sert, üstünlük en sert) sert
Yalın | Karşılaştırma | Üstünlük |
---|---|---|
sert | daha sert | en sert |
- çizilmesi, kırılması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı
- Sert tahta.
- esnekliği az olan, kolayca eğilipbükülmeyen
- Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor. - Tarık Buğra
- kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı
- Sert iklim. Sert hava.
- güçlü kuvvetli
- Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi. - M. Ş. Esendal
- sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin
- Sert şarap. Sert tütün.
- bağışlaması, hoşgörüsü olmayan
- Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı. - M. Ş. Esendal
- gönül kırıcı, katı, ters
- (mecaz) hırçın, öfkeli, hiddetli
- Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar? - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
- (mecaz) titizlikle uygulanan, sıkı
- Sert bir yönetim.
- (dil bilimi) ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğundaki tam veya yarı kapalı engellerle çarpmasıyla oluşan, titreşimsiz, süreksiz, ötümsüz, tonsuz, sedasız
Söyleniş[düzenle]
Çeviriler[düzenle]
çeviriler
|
Kaynakça[düzenle]
- Türk Dil Kurumuna göre "sert" maddesi
Gagavuzca[düzenle]
Köken[düzenle]
- Eski Türkçe särt
Ön ad[düzenle]
sert sert
Kaynakça[düzenle]
- Etymological Dictionaries - Andras Rajki