sıkı
Görünüm
Ayrıca bakınız: siki |
Türkçe
[değiştir]Köken
[değiştir]Osmanlı Türkçesi صیقی sözcüğünden devralındı.
Ad
[değiştir]sıkı (belirtme hâli sıkıyı, çoğulu sıkılar)
- disiplin
- zorlayıcı durum
- Sıkıya gelmemek. Sıkıyı görünce kaçtı.
- ağızdan dolma ateşli silahlarda, barut ve kurşunun üstünden namluya sokulup bastırılan bez ve kâğıt parçaları vb. şeylerin tümü
- İlk sıkıyı babam attı. - S. Kocagöz
Deyimler
[değiştir]Kaynakça
[değiştir]- Türk Dil Kurumuna göre "sıkı" maddesi
Çeviriler
[değiştir]çeviriler
Belirteç
[değiştir]sıkı
Çeviriler
[değiştir]çeviriler
Ön ad
[değiştir]sıkı (karşılaştırma daha sıkı, üstünlük en sıkı)
- dar
- Sıkı bir kemer.
- iyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan
- Sıkı denk.
- zorlu, güçlü ve etkili
- En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir. - B. Felek
- dikkatli, titiz ve göz yummadan uygulanan
- Ankaralılarla münasebetlerinde her zaman sıkı bir ahlak ve seviye kontrolüne tabi tutuldu. - Y. K. Karaosmanoğlu
- ilkelerine çok bağlı, hoşgörüsü olmayan, katı
- yoğun
- Samsun'a geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı temasta bulunmak istediğimi bildirdim.** - Atatürk
- cimri
- güçlü ve çabuk, hızlı
- Karabalçıklı çiftliği, kasabadan sıkı yürüyüşle bir saat çeker. - R. N. Güntekin