İçeriğe atla

sıkı

Vikisözlük sitesinden
Ayrıca bakınız: siki

Türkçe

[düzenle]

Köken

[düzenle]

Osmanlı Türkçesi صیقی sözcüğünden devralındı.

sıkı (belirtme hâli sıkıyı, çoğulu sıkılar)

  1. disiplin
  2. zorlayıcı durum
    • Sıkıya gelmemek. Sıkıyı görünce kaçtı.
  3. (silahlar) ağızdan dolma ateşli silahlarda, barut ve kurşunun üstünden namluya sokulup bastırılan bez ve kâğıt parçaları vb. şeylerin tümü
    • Hüseyin Emin YENER Urla Cennet İken, sayfa 17 , Moyes Yayıncılık
      "Sıkının bir gözüne barutu koydu, semerci keçesini harbiyle iyice üzerine sıkıştırdı, sekiz şevrotin üzerine de tapa, sırtlanların kaçtığı yere doğru gelişi güzel son bir kez ateş etti."

Belirteç

[düzenle]

sıkı

  1. sıkıca, iyice
    Sıkı giyinmek.

Ön ad

[düzenle]

sıkı (karşılaştırma daha sıkı, üstünlük en sıkı)

  1. dar
    Sıkı bir kemer.
  2. iyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan
    Sıkı denk.
  3. zorlu, güçlü ve etkili
    En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir. - B. Felek
  4. dikkatli, titiz ve göz yummadan uygulanan
    Ankaralılarla münasebetlerinde her zaman sıkı bir ahlak ve seviye kontrolüne tabi tutuldu. - Y. K. Karaosmanoğlu
  5. ilkelerine çok bağlı, hoşgörüsü olmayan, katı
  6. yoğun
    Samsun'a geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı temasta bulunmak istediğimi bildirdim.** - Atatürk
  7. cimri
  8. güçlü ve çabuk, hızlı
    Karabalçıklı çiftliği, kasabadan sıkı yürüyüşle bir saat çeker. - R. N. Güntekin

Deyimler

[düzenle]

eli sıkı, sıkı basmak, sıkı tutmak


Çeviriler

[düzenle]