İçeriğe atla

takmak

Vikisözlük sitesinden

Türkçe

[düzenle]

Eylem

[düzenle]

takmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi takar)

  1. Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek
    • Gözlüğünü takıp masaya eğildi. - R. H. Karay
  2. Düğün vb. törenlerde takı armağan etmek
    • Geline pırlanta yüzük takmışlar.
  3. Ad, lakap koymak
    • Ona bu adı kim takmıştır, ne zaman takmıştır, bilemiyor. - H. Taner
  4. Kuşanmak
    • Kılıç takmak.
  5. Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek
    • Arabaya hafiye kıyafetinde polis memurları da takıyorlar. - Y. Z. Ortaç
  6. Biriyle rahatsızlık verici amaçlarla uğraşmak
    • Mehmet EROĞLU, 2020 Yarım Kalan Yürüyüş, sayfa 62 , İletişim Yayınları
      "Nedenini bilmiyorum; ama ona takmıştı."
  7. Borç bırakmak
    • Ayfer TUNÇ, 2014 Dünya Ağrısı, sayfa 82
      "Kibar'ın dikkati olmasa giderken sabah akşam tost yiyip çay içtikleri ocağa da borç takmış olacaklardı."
  8. Önemsemek, önem vermek, tınmak
    • Dün koskoca bir mebus kızıyken, bir zamanların Şalvarlı Nuriyesi'ni takar mıyım? - A. Ağaoğlu
  9. Sınavını başaramamak
    • Bütün derslerden takarak sınıfta kaldı.

Deyimler

[düzenle]

Çeviriler

[düzenle]

Kaynakça

[düzenle]