konuşmak
Gezinti kısmına atla
Arama kısmına atla
![]() |
Ayrıca bakınız: danışmak |
Türkçe[düzenle]
Köken[düzenle]
Söyleniş[düzenle]
Eylem[düzenle]
konuşmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi konuşur)
- (ses bilgisi) bir dilin kelimeleriyle düşüncesini sözlü olarak anlatmak
- Çocuk daha konuşamıyor.
- belli bir konudan söz etmek
- Mehmet yedi yaşındayken anasıyla konuştuklarından fazla bir şey konuşmazdı. - Hâlide Edip Adıvar
- bir konuda karşılıklı söz etmek, sohbet etmek
- İşten sonra Nuruosmaniye'deki İkbal Kahvesi'nde arkadaşlarla şiir ve edebiyat konuşuyoruz. - Falih Rıfkı Atay
- konuşma yapmak, nutuk çekmek, söylev vermek
- konuşma dili olarak kullanmak
- Türkçeyi çok iyi konuşuyor.
- düşüncesini herhangi bir vasıtayla anlatmak
- Dilsizler el işaretleriyle konuşur.
- ilişki kurmak veya ilişkiyi sürdürmek
- Üst kattakilerle konuşuyoruz.
- flört etmek
- dargın bulunmamak
- hayvan, oyuncak v.s. konuşmaya benzeyen birtakım sesler çıkarmak
- gizli bir şeyi açığa vurmak, ele vermek
- becermek, mütehassıs gibi yapabilmek
- Fokstrotta uzun boylu konuşamam. - Mahmut Yesari
- geçerli olmak, etkin olmak
- Yasaların yerine yumruklar konuştu.
- şık ve zarif görünmek
- Gömleğin konuşuyor.
Eş anlamlılar[düzenle]
- (ses bilgisi (eskimiş)): kelâm etmek
Deyimler[düzenle]
ses bilgisi
İlgili sözcükler[düzenle]
Türetilmiş kavramlar[düzenle]
Çeviriler[düzenle]
ses bilgisi
|
Kaynakça[düzenle]
- Türk Dil Kurumu: "konuşmak"