yüksek
Gezinti kısmına atla
Arama kısmına atla
Türkçe[değiştir]
Ad[değiştir]
yüksek (belirtme hâli yükseği, çoğulu yüksekler) -ği
- yukarıda, üst tarafta olan yer
- Yüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu. - M. Ş. Esendal
Çekimleme[değiştir]
yüksek adının çekimi
Deyimler[değiştir]
Çeviriler[değiştir]
çeviriler
|
Ön ad[değiştir]
yüksek (karşılaştırma daha yüksek, üstünlük en yüksek) yüksek
- altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan, alçak karşıtı
- Mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı. - Ö. Seyfettin
- belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan
- güçlü, şiddetli
- Yüksek basınç.
- Yüksek gerilim.
- etkili
- Gönlünün matemiyle mağrur olan kimseye. Cihanın acep hangi sevinci yüksek gelir? - E. B. Koryürek
- derece veya makamı bakımından üstün
- Yüksek kurul.
- normal değerlerin üstünde olan
- Türk milletinin karakteri yüksektir. - Atatürk
- erdemli, faziletli
- Vatana gözyaşı döktünse eğer. Varlığın bu yüksek gururu anlar. - E. B. Koryürek
- toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan
- Yüksek sosyete.
Çeviriler[değiştir]
çeviriler
|
Kaynakça[değiştir]
- Türk Dil Kurumuna göre "yüksek" maddesi