sıkıntı
Gezinti kısmına atla
Arama kısmına atla
Türkçe[düzenle]
Söyleniş[düzenle]
Heceleme[düzenle]
- Heceleme: sı‧kın‧tı
Ad[düzenle]
sıkıntı (belirtme hâli sıkıntını, çoğulu sıkıntılar)
- (ruh bilimi) işsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet, ızdırap
- İçinin sıkıntısını ondan mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı. - P. Safa
- bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, mihnet
- Sıkıntı ve ızdırapla sağa sola döndüm. - A. Gündüz
- yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı
- İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim. - S. F. Abasıyanık
- bulunmama durumu
- Yüklü servetini cömertçe harcamaması nedeniyle piyasada para sıkıntısı baş gösterdi. - İ. O. Anar
- (mecaz) sorun, mesele, sendrom, problem
- Atatürk öldüğü zaman Türkiye'nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu. - B. Felek
Deyimler[düzenle]
Türetilmiş kavramlar[düzenle]
Çeviriler[düzenle]
çeviriler
|
Kaynakça[düzenle]
- Türk Dil Kurumu: "sıkıntı"