gehen
Görünüm
Almanca
[düzenle]Eylem
[düzenle]gehen (sınıf 7 düzensiz güçlü, üçüncü tekil şahıs şimdiki zaman geht, geçmiş zaman ging, geçmiş zaman ortacı gegangen, yardımcı eylem sein)
- [1a] (halk ağzı) ulaşım araçlarıyla bir hedefe doğru hareket etmek
- ayrılmak, bir yeri ya da bir ortamı terk etmek
- mastar durumundaki başka bir eylemle birlikte: diğer eylemin gösterdiği işi yapmak üzere bir yere yönelmek
- çalışmak, çalışır halde olmak
- geçişsiz, bir düzeneğin özne olması durumunda: bu özneye özgü karakteristik eylemi yerine getirmek
- piyasada çok satılmak/tutulmak
- genleşmek, uzanmak
- devam etmek, (tamamlanmış eylemler için:) sürmek
- (hamur): mayalanmak
- kabul edilebilir, belirli kurallara uygun ve izinli olmak
- yapılabilir olmak
- sağlık ve afiyette olduğunu bildirmek
- (bilgisayar) auf etwas gehen: farenin imlecini ekranda belirli bir yere sürüklemek, tıklamak ya da açmak
- etwas geht auf jemanden: hesabın birisi tarafından ödenmesi (üzerine kalması ya da yazılması)
Örnekler
[düzenle]- Ich gehe über die Straße. (Caddeden gidiyorum.)
- [1a] Ich gehe am Wochenende nach London. (Hafta sonu Londra'ya gidiyorum.)
- Als Maria kam, war Peter bereits gegangen. (Maria geldiğinde Peter zaten gitmişti.)
- Ich gehe mich waschen. (Banyoya giriyorum.)
- Ich gehe einkaufen. (Alışverişe gidiyorum.)
- Die Uhr geht nicht. (Saat çalışmıyor.)
- Ich hörte unten die Tür gehen. Dann ging das Telefon. (Aşağıdan kapının açıldığını duydum. Sonra telefon çaldı.)
- Der dritte Band der Memoiren von Effenberg geht nicht mehr so gut. (Effenberg'in anılarının üçüncü cildi pek iyi satılmıyor.)
- Die Hauptstraße geht bis zum Bahnhof. (Ana cadde istasyona kadar uzanır.
- Unser Garten geht bis zu den Bäumen da hinten. (Bahçemiz arkadaki ağaçlara kadar uzanır.)
- Der Streit geht (so) (schon) seit Jahren. (Bu kavga uzun yıllardır devam ediyor.)
- Die Vorstellung ging bis Mitternacht. (Gösteri gece yarısına dek sürdü.)
- Der Teig muss noch gehen. (Hamur daha mayalanmalı.)
- Man kann in der Bücherei keine laute Musik spielen; das geht doch nicht. (Kütüphanede sesli müzik dinlenmez; yasaktır.)
- Der Bauplan beschreibt wie es geht. (Montaj kılavuzu nasıl yapılacağını anlatıyor.)
- Wie geht es dir? Gut. (Nasılsın? İyiyim.)
- Lass es dir gut gehen. (Kendine iyi bak.)
- Erst gehst du auf "Öffnen" und dann klickst du auf "OK". (Önce "Aç"ın üzerine git, daha sonra "TAMAM" üzerine tıkla.)
- Die Speisen gehen heute auf mich, die Getränke zahlt ihr aber gefälligst selber. (Bugün yemekler benden, ama lütfen içecekleri kendiniz ödeyin.)