uğramak
Görünüm
Türkçe
[düzenle]Söyleniş
[düzenle]Heceleme
[düzenle]- Heceleme: uğ‧ɾa‧mak
Eylem
[düzenle]uğramak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi uğrar)

- yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak
- Karaya uğramak, her denizci gibi cinine gidiyordu. - Halikarnas Balıkçısı
- bir yerin yanından, yakınından, içinden geçmek
- Ona kapıdan şöyle bir uğramak isterdim. - H. Taner
- fırlayarak çıkmak, dışarı çıkmak
- Zelzele çığlığıyla beraber hepsi evden dışarı uğradılar. - M. Ş. Esendal
- kötü duruma konu olmak
- Öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye harbe girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye uğramadıkça harp bir cinayettir. - Atatürk
- yaklaşmak
- Erkek misafir geldiği zaman Despina'dan başka kimse salona, kapının yanına uğramayacaktı. - Ö. Seyfettin
- cin, peri çarpmak
Çekimleme
[düzenle]uğramak eyleminin çekimi
Deyimler
[düzenle]Çeviriler
[düzenle]Kaynakça
[düzenle]- Türk Dil Kurumuna göre "uğramak" maddesi
Türkmence
[düzenle]Eylem
[düzenle]uğramak
- gitmek, yollanmak, yola çıkmak veya düşmek
Kaynakça
[düzenle]- Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.