kaynaşmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi kaynaşır) -ır
- ayrılmayacak bir biçimde birleşmek
- Çakılla çimento kaynaşır.
- çok kalabalık ve kıpırdak olmak, hareket etmek
- Kumun üstünde bir sürü kadın erkek, oğlan kız kaynaşıyor. - Falih Rıfkı Atay
- birbirine iyice uymak
- Bu iki renk iyi kaynaşmış.
- (mecaz) uyuşmak, yakın ilişki kurmak, derinleştirmek, iyi anlaşmak
- Ceylanlarla kaynaşan çocuk, onların seslerini tıpkı onlar gibi çıkarmayı öğrenmişti. - Halide Edip Adıvar
- (mecaz) huzursuzluk çıkmak
- (kimya) birleşmek
çeviriler
- Almanca: Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz.
- Arnavutça: Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz.
- Azerice: Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz.
- Estonca: Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz.
- Felemenkçe: Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz.
- Fince: Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz.
- Fransızca: Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz.
- İngilizce: coalesce (en)
- İspanyolca: Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz.
- İsveççe: Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz.
- İtalyanca: Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz.
- Kürtçe: kelijîn (ku), cebirîn (ku)
- Özbekçe: Eğer biliyorsanız lütfen bir çeviri ekleyiniz.
- Rusça: сливаться воедино (ru) (slivatʹsya voyedino), соединяться (ru) (soyedinyatʹsya), срастаться (ru) (srastatʹsya), сходиться (ru) (sxoditʹsya), сближаться (ru) (sblijatʹsya), подружиться (ru) (podrujitʹsya)
- Tatarca: qaynaşu (tt)
|