kaynaşmak
Görünüm
Türkçe
[düzenle]Eylem
[düzenle]kaynaşmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi kaynaşır)
- ayrılmayacak bir biçimde birleşmek
- Çakılla çimento kaynaşır.
- çok kalabalık ve kıpırdak olmak, hareket etmek
- Kumun üstünde bir sürü kadın erkek, oğlan kız kaynaşıyor. - Falih Rıfkı Atay
- birbirine iyice uymak
- Bu iki renk iyi kaynaşmış.
- (mecaz) uyuşmak, yakın ilişki kurmak, derinleştirmek, iyi anlaşmak
- Ceylanlarla kaynaşan çocuk, onların seslerini tıpkı onlar gibi çıkarmayı öğrenmişti. - Halide Edip Adıvar
- (mecaz) huzursuzluk çıkmak
- (kimya) birleşmek
Çeviriler
[düzenle]çeviriler
|
Kaynakça
[düzenle]- Türk Dil Kurumuna göre "kaynaşmak" maddesi