kırmak
Türkçe
[değiştir]Eylem
[değiştir]kırmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi kırar)
- sert şeyleri vurarak ya da ezerek parçalamak
- Taşları kırmak. Bardağı kırmak.
- iri parçalara ayırmak
- belirli bir biçimde katlamak
- Forma kırmak.
- öldürmek, yok olmasına neden olmak:
- Bu yıl soğuk, hayvanları kırdı.
- bir şeyin fiyatını azaltmak, indirmek:
- Firma verdiği teklif fiyatını son dakikada bir yüzde yirmi daha kırıyordu. - Haldun Taner
- tavlada karşı oyuncunun pulunu oyun dışında bırakmak
- vücut kemiklerinden birini parçalamak
- Ayol, yapma, gel, düşüp bir yerini kıracaksın! - Osman Cemal Kaygılı
- tahılı iri ve kaba öğütmek
- hareket durumundaki canlının veya taşıtın yönünü değiştirmek, çevirmek, döndürmek
- Ne tarafa doğru meyil varsa gidonu o tarafa doğru kıracaksınız ki bisiklet doğrulsun. - Burhan Felek
- (mecaz) dileğini kabul etmeyerek veya beklenmeyen bir davranış karşısında bırakarak gücendirmek, incitmek
- Bazen bir kelimenin, bir ses tonunun sevdiğimiz bir insanı kırdığını görürüz. - Mehmet Kaplan
- (mecaz) yok etmek
- Bir gündüz olsa belki bu derdi kıracağıme. Yoksa bu sensizlikten artık çıldıracağım. - Enis Behiç Koryürek
- (mecaz) gücünü, etkisini azaltmak
- Birkaç gün evvel yağan yağmur sıcağı kırmamış. - Burhan Felek
- (argo) kaçmak, uzaklaşmak
- (ticaret) değerinden düşük fiyata almak
- Bono kırmak. Çek kırmak.
Deyimler
[değiştir]Eş anlamlılar
[değiştir]- [1] sındırmak
Kaynakça
[değiştir]- Türk Dil Kurumuna göre "kırmak" maddesi
Çeviriler
[değiştir]çeviriler
Eski Türkçe
[değiştir]Bu sözcüğün, biçim ve içerik olarak Vikisözlük standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir.
Madde düzenleme ve Vikisözlük standartları ile ilgili bilgi
Bu sözcükte ayrıca şu sorunlar da bulunmaktadır:
- Bu söz(cük), ait olduğu dilin kullandığı Eski Türkçe alfabesinde yazılmamıştır.