Arama sonuçları

ışık düzengeci, ışık göstermek, ışık hızı, ışık hüzmesi, ışık kaynağı, ışık şiddeti, ışık tutmak, ışık yılı, ışıkça, ışıkçı, ışıkçık, ışıkken, ışıkla...

yatmışken kalktı, bitişik odaya girdi, ışığı yaktı. - Y. Atılgan ışık tutmak eyleminin çekimi çeviriler Türk Dil Kurumuna göre "ışık tutmak" maddesi...

yakınsak (karşılaştırma daha yakınsak, üstünlük en yakınsak) [1] Işığı yaklaştıran mercekler [2] Tek bir noktaya doğru yönelen çizgiler [1] Türkçe...

nefeslik (belirtme hâli nefesliği, çoğulu nefeslikler) [1] (mimarlık) Bodrum katında hava ve ışık almak için tavana yakın olarak açılmış pencere...

ışık hızının sonsuz olmaması, nesnelerin zaman ve yerlerinin ışıkla ölçülmesi dolayısıyla, ışık hızını sonsuz sayan olağan düzenek yasalarının ışık hızına...

çoğulu ramplar) [1] Bir tiyatro sahnesinin önünde, ışık ve ışıldakların yerleştirildiği, izleyiciye en yakın yer [1] Fransızca rampe (fr) Türk Dil Kurumuna...

çıkarır Işığını akşamdan önce yakan sabaha çırasında yağ bulamaz Kasap, yağı bol olunca gerisini yağlar Keçiye can kaygısı, kasaba yağ kaygısı Kürdün yağı çok...

güneş gözlüğü, güneş günü, güneş ışığı, güneş kremi, güneş sütü, güneş tacı, güneş takvimi, güneş tekeri, güneş yağı, güneş yanığı, güneş yılı, güneşe...

her halde budanması gerektir. Bu iş,gündüz yetiştirilemezse gece çıra ışığında yapılmaya değecek kadar önemlidir. Aksoy, Ömer Asım (1995). Atasözleri...

yakmak. ışık vermesini sağlamak Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlar. - S. F. Abasıyanık ısı etkisiyle zarar vermek Eteği ütülerken yaktı. keskin...

konferanslarda asetat üzerine yazılan yazıyı veya grafiği kuvvetli bir ışık kaynağı aracılığıyla perdeye yansıtan optik araç [4] (hayvan bilimi) Medine...

etmek için kullanılan terim (sinema) ışıkların yerleştirilmesi, ışıkçıların dolaşabilmesi için stüdyolarda tavana yakın yerde duvarı çepeçevre saran çıkıntı...

optik) ışık As you can see, this spacious dining-room gets a lot of light in the mornings. Put that light out! (dil bilimi) hafif vurgulu (mecaz) ışık tutma...

karotenlerden elde edilen ve yağda çözünen, bazı balıkların karaciğerinde, sütte ve yumurtada bulunan, gözde çubuk ve koni hücrelerinin ışığa duyarlı pigmentinin...

gözlerinin garip bir ışıkla yanmaya başladığını görüyoruz. - E. M. Karakurt teni ve saçları karaya çalan, koyu buğday rengi olan, yağız Bir düğün dansında...

bir renk solgun, soluk (fizik) dalga boyu dalga boyu 570 nanometre olan ışık (') doğu yönü (kısa) sarışın sarı adının çekimi (fizik): limon kabuğu rengi...

olan Radyoda uzak bir istasyonun zayıf sesini duydu. Zayıf ışık gözleri okurken yorar. eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık Uzun boylu, zayıf, ellilik bir...

hâline uğramak ne olduğunu, nerede bulunduğunu bilememek Kalemimi yitirdim. yakın birini ölüm sonucu kaybetmek yanlış yola girmek, kaybolmak Ormanda yolunu...

zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan eş anlamlıları: âhir, biten zıt anlamlısı: ilk Gündüzün son ışıklarıyla beraber...

kara (karşılaştırma daha kara, üstünlük en kara) güzel gözü görmez, kör ışıktan mahrum, karanlık iftira kötü, sıkıntılı, uğursuz yüz kızartıcı hâl, leke...