uzatmak
Görünüm
Türkçe
[değiştir]Eylem
[değiştir]uzatmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi uzatır)
- uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak
- Saç uzatmak. Tırnak uzatmak.
- başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek
- Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar. - Memduh Şevket Esendal
- bir şeyi vermek için birine yöneltmek
- Şu köşe rafında toz şeker kutusu var, uzatıver bana. - Aka Gündüz
- germek
- İp uzatmak.
- konuşmayı, tartışmayı sürdürmek
- Her iki odadan üçer beşer kişi lakırtıyı uzattılar. - Memduh Şevket
- vermek, göndermek
- Can, topu Zeki'ye uzattı.
- süreyi artırmak, temdit etmek
- Yıllardır beklediği bu zevkli anları mümkün olduğu kadar uzatmak istediği her hâlinden belliydi. - İhsan Oktay Anar
Deyimler
[değiştir]Çeviriler
[değiştir]çeviriler
|
Kaynakça
[değiştir]- Türk Dil Kurumuna göre "uzatmak" maddesi
Türkmence
[değiştir]Eylem
[değiştir]uzatmak
- uzatmak
Kaynakça
[değiştir]- Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.