dolgun
Görünüm
Ayrıca bakınız: dolgunluk |
Türkçe
[değiştir]Ön ad
[değiştir]dolgun (karşılaştırma daha dolgun, üstünlük en dolgun)
- dolarak biçimi yuvarlaklaşmış
- Dolgun yastık.
- balıketinde
- Dolgun karnını güçlükle taşıyan genç bir kadın gelip oturdu. - B. Felek
- çok, bol, fazla, yüksek
- İlk işi babasını memnun etmek için ona dolgun bir maaşa geçtiğini yazmak olmuş. - A. Ş. Hisar
- şişkin
- Sigaradan sararmış dişleriyle dolgun dudaklarını kemiriyor. - A. Ümit
- öfke, kızgınlık, kırgınlık vb. duygularla dolu
- Müftüye karşı adamakıllı dolgundu. - R. N. Güntekin
Çeviriler
[değiştir]çeviriler
Kaynakça
[değiştir]- Türk Dil Kurumuna göre "dolgun" maddesi