sökmek
Görünüm
Türkçe
[düzenle]Eylem
[düzenle]sökmek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi söker) sökmek -er
- Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür. - Y. Kemal
- kurulmuş bir şeyi parçalarına ayırmak
- Makineyi sökmek.
- rüzgâr, sel, akarsu, bir şeyi yerinden çıkarmak, götürmek
- geçip gitmeye engel olan zorlukları atlatmak
- Araba çamuru sökemedi. Gemi akıntıyı söktü.
- karışık bir yazıyı okumak
- Çok okunaksız bir yazı. Ben söker gibi oldum. - H. Taner
- örülmüş, dikilmiş şeyin, örgüsünü veya dikişini ayırmak
- balgam vb.nin çıkması, akması kolaylaşmak
- ayırmak, uzaklaştırmak, vazgeçirmek
- Saplandığı fikirlerden sökemezdiniz. - Y. Z. Ortaç
- Bunların Fransızcasını sökmek bir mesele, manalarını sökmek ikinci bir meseledir. - R. N. Güntekin
- geçmek, etki yapmak
- Ne yaparsın, dedi, burada böyle söküyor! - F. R. Atay
- gelmeye başlamak veya çıkagelmek
- Şermin'le Nermin tam bir saat sonra yani saat beş buçukta söktüler. - H. E. Adıvar
Deyimler
[düzenle]Kaynakça
[düzenle]- Türk Dil Kurumuna göre "sökmek" maddesi
Çeviriler
[düzenle]Türkmence
[düzenle]Eylem
[düzenle]sökmek
- sökmek
- birçok yeri dolaşmak, bir şey aramak maksadıyla çok yol yürümek
Kaynakça
[düzenle]- Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.