tutuk
Görünüm
Türkçe
[değiştir]Ön ad
[değiştir]tutuk (karşılaştırma daha tutuk, üstünlük en tutuk)
- [1] akıcı, rahat konuşamayan
- Önce benim sonra kardeşimin elini avuçlarının arasına alıp tutuk ama heyecansız bir sesle yakında yeniden evleneceğini söyledi. - E. Şafak
- [2] eski işlevini göremez duruma gelmiş
- Ne var ki banyo kapısının sürgüsü tutuk, kilidi de kırık olduğundan, kolu indirerek dışarı çıkmayı başarmıştı her seferinde. - E. Şafak
- [3] olması gereken gibi olmayan
- Millî takım bugünlerde tutuk.
- [4] bir organ hareket edemez olmuş
- Geçen gün beni dövdüler. Boynum, omuzlarım hâlâ tutuk. - A. İlhan
- [5] kısılmış, kesik
- Ağır ağır ve tahtalar arasında boğulan tutuk akislerle yükseliyordu. - P. Safa
- [6] (hukuk) tutuklu
- [7] kapalı, tıkalı
- [8] sıkıntılı
- Bu tutuk hava içinde saat ona doğru Meclisin zili uzun uzun çaldı. - R. E. Ünaydın
- [9] durgun, çekingen, sıkılgan
- Bu babadan geçme derviş huyum, hoşgörüm yüzünden tutuk oluşumu anlamıyorlar. - N. Meriç
Kaynakça
[değiştir]- Türk Dil Kurumuna göre "tutuk" maddesi
Çeviriler
[değiştir]Türkmence
[değiştir]Ad
[değiştir]tutuk
- [1] Üzgün, gamlı, kederli
Kaynakça
[değiştir]- Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.