like
Görünüm
İngilizce
[düzenle]Söyleniş
[düzenle]Köken 1
[düzenle]- Orta İngilizce liken, o da Eski İngilizce līcian, o da Proto-Cermence *līkijaną, *līkāną, o da Ana Hint-Avrupa dili *līg-.
Eylem
[düzenle]like
- beğenmek
- He liked to have been too late. — Çok geç kalmayı seviyordu.
- hoşlanmak
- I really like Sandra but don't know how to tell her. — Sandra'yı gerçekten seviyorum ama ona nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.
- sevmek
- I like hamburgers; I like skiing in winter; I like the Seattle Mariners this season. — Hamburger severim; Kışın kayak yapmayı severim; Bu sezon Seattle Mariners'leri severim.
Edat
[düzenle]like
- gibi
- They were like brothers. — Erkek kardeşler gibi idiler.
Ön ad
[düzenle]Köken 2
[düzenle]Ad
[düzenle]like (çoğulu likes)
- beğenilen
- Tell me your likes and dislikes. — Bana beğendiklerini ve beğenmediklerini söyle.
- sevilen şey
- tür
- There were bowls full of sweets, chocolates and the like. — Tatlılar, çikolatalar ve türleriyle dolu kâseler vardı.
Eş anlamlılar
[düzenle]- (gibi): for example
- (resmî: mesela): such as
Bağlaç
[düzenle]like
Belirteç
[düzenle]like
Kategori:
- BK ağzı
- İngilizce 1 heceli sözcükler
- İngilizce IPA okunuşu olan sözcükler
- İngilizce ses dosyaları olan sözcükler
- Orta İngilizce kökenli İngilizce sözcükler
- İngilizce sözcükler
- İngilizce eylemler
- İngilizce edatlar
- İngilizce ön adlar
- Eski İngilizce kökenli İngilizce sözcükler
- İngilizce adlar
- İngilizce sayılabilen adlar
- İngilizce bağlaçlar
- İngilizce belirteçler