after
Görünüm
İngilizce
[düzenle]Farklı yazılışlar
[düzenle]Köken
[düzenle]Söyleniş
[düzenle]Zıt anlamlılar
[düzenle]Bağlaç
[düzenle]after
Edat
[düzenle]after
- (bir şeyden, belirli bir tarihten v.s.) sonra, sonraki
- We had a few beers after the game. — Maçtan sonra birkaç bira içtik.
- birinden sonra, arkasından (bakakalmak, ortalığı toparlamak v.s.)
- The time is quarter after eight. — Saat sekizden sonra çeyrektir. (Saat sekizi çeyrek geçiyor.)
- (birinin, bir şeyin vb.) arkasında, peşinde, takipte
- The Cold War began shortly after the Second World War. — Soğuk Savaş, İkinci Dünya Savaşı'ndan kısa bir süre sonra başladı.
- anısına, hatırına (bebeğe isim vermek v.s.)
- He will leave a trail of destruction after him. — Arkasında bir yıkım izi bırakacaktır.
- bir şeyin son kısmında, (geminin v.s.) kıçına yakın.
- He's after a job; run after him; inquire after her health. — O bir işin ardında; ardından koş; sağlığını soruşturun.
Belirteç
[düzenle]after
Ön ad
[düzenle]after (karşılaştırma more after, üstünlük most after)
- (eskimiş) ikinci
- I did verily believe in my own mind, that I couldn't fight in that way at all; but my after experience convinced me that this was all a notion. — Bu şekilde dövüşemeyeceğime gerçekten kendi kafamda inanıyordum; ama ikinci tecrübem beni bunların hepsinin bir fikir olduğuna ikna etti.
- (eskimiş) sonraki
- The amends he had made in after life were lost sight of in the dramatic glare of the original act. — Sonraki hayatında yaptığı düzeltmeler, orijinal perdenin dramatik parıltısı arasında gözden kaybolmuştu.
- (eskimiş) daha sonraki
- In the old days, […], he gave no evidences of genius whatsoever. He never read me any of his manuscripts, […], and therefore my lack of detection of his promise may in some degree be pardoned. But he had then none of the oddities and mannerisms which I hold to be inseparable from genius, and which struck my attention in after days when I came in contact with the Celebrity. — Eski günlerde, […], hiçbir deha belirtisi göstermezdi. Bana hiçbir müsveddesini okumadı, […] ve bu sebeple onun sözünü fark edememem bir dereceye kadar affedilebilir. Ama o zamanlar, dehadan ayrılamaz olduğunu düşündüğüm ve Ünlü ile temasa geçtiğim daha sonraki günlerde dikkatimi çeken tuhaflıkların ve tavırların hiçbiri onda yoktu.