çaresiz
Görünüm
Türkçe
[düzenle]Belirteç
[düzenle]çaresiz
- çıkar yol bulamayan biçimde
- Birdenbire kendini o kadar çaresiz hissetti ki oradan uzaklaşıp bir sütunun dibine çökerek ağlamaya başladı. - İ. O. Anar
- ister istemez
- İkinci seçeneğin düşüncesi bile sinirlerini alt üst etmeye yettiğinden, çaresiz birinci yolu seçti. - E. Şafak
Çeviriler
[düzenle]çeviriler
Ön ad
[düzenle]çaresiz
- çaresi bulunmayan, onulmaz
- Çaresiz derdimi oğlana anlatıp dükkâna döndüm. - A. Ümit
- çare bulamayan, biçare, zavallı
- Viranelerde yemek için ot toplayan çaresiz kadınlarla konuştu. - Ö. Seyfettin
Çeviriler
[düzenle]Kaynakça
[düzenle]- Türk Dil Kurumuna göre "çaresiz" maddesi