through
Görünüm
İngilizce
[değiştir]Edat
[değiştir]through
through
- [1] arasından, içinden (tünel, kapı, kalabalık vs.)
- [2] delik açacak şekilde, içine
- [3] bir şeyin birimine kadar devam eden, süresince
- [4] yoluyla, vasıtasıyla
Örnekler
[değiştir]- [1] As soon as we opened the gate they came streaming through.
- [2] The lorry smashed through a brick wall.
- [3] The struggle through until pay day.
- [4] Dioxins get into mother's milk through contaminated food.
Ön ad
[değiştir]through (karşılaştırma more through, üstünlük most through) through
- [1] son durağa kadar süren veya geçerli (toplu taşım aracı vb.)
- [2] bir uçtan bir uca devam eden, içinden geçen (yol, trafik, oda vs.)
- [3] bir sonraki basamağa geçmiş (yarışmada vs.)
- [4] (teklifsiz konuşma) Biriyle veya bir şeyle ilgili hiçbir planı, beklentisi olmayan. -ile işi bitmiş
Örnekler
[değiştir]- [1] a through train from London.
- [2] the village lies on a busy through road.
- [3] Swindon Town are through to the third round.
- [4] You and I are through.
- [4] She told him she was through with him.