İçeriğe atla

still

Vikisözlük sitesinden

İngilizce

[düzenle]

Ön ad

[düzenle]

still (karşılaştırma more still, üstünlük most still)

Dinle (ABD aksanı).

still

  1. kıpırdamadan veya ses çıkartmadan
  2. sakin, hareketsiz (su, hava vs.)
  3. gazsız, karbonatsız, köpürmeyen (içecek)

Örnekler

[düzenle]
  1. She sat very still, her eyes closed.
  2. a still autumn day

still (çoğulu stills) still

  1. derin sessizlik ve sakinlik
  2. hareketsiz fotoğraf, genellikle bir film karesi.

Örnekler

[düzenle]
  1. the still of the night
  2. film stills

Belirteç

[düzenle]

still still

  1. şimdiye kadar, şu an bile, hâlâ, hâlen
  2. Yine de
  3. Hatta, daha da

Örnekler

[düzenle]
  1. He still lives with his mother.
  2. I'm afraid he's crazy. Still, he's harmless.
  3. Write, or better still, type, captions for the pictures.

Eylem

[düzenle]

still still

  1. hareketsiz veya sessiz hale getirmek

Örnekler

[düzenle]
  1. She raised her hand stilling Erica's protests.