perfect
Görünüm
İngilizce
[düzenle]Ön ad
[düzenle]perfect (karşılaştırma more perfect, üstünlük most perfect) perfect
- arzulanan tüm özelliklere sahip, olabilecek en iyi şekilde, mükemmel
- She strove to be the perfect wife
- The equipment was in perfect condition.
- tamamen (vurgulamak amacıyla kullanılır)
- a perfect stranger
- (matematik) sayı değeri bölenlerinin toplamına eşit olan rakam
- 6 is a perfect number. 1 + 2 + 3=6
- (bitki bilimi) dişi ve erkek üreme organları yerinde ve faal durumda olan [bitki]
- (böcek bilimi) tamamen olgunlaşmış ve kanatlanmış [böcek]
Ad
[düzenle]perfect (çoğulu perfects) perfect
- (dil bilimi) belirsiz geçmiş zaman
Eylem
[düzenle]perfect perfect
- mükemmelleştirmek, kusursuzlaştırmak
- tamamlamak [basımı vs.]
- (hukuk) [bir malın, unvanın, hediyenin vs.] transferi için gerekli işlemleri tamamlamak