over
Görünüm
İngilizce
[düzenle]Edat
[düzenle]over
- üzerinde, üzerinden (bir şeyin üst sınırından başlayıp yukarıya doğru uzanan veya yükselen bir şekilde).
- bir örtü gibi kaplamış durumda
- daha kıdemli, daha üst düzeyde.
- (bir şeyin) yerine
- (bir sesi vs.) bastırmış, daha yüksek şekilde
- (bir şeyin) ötesinde, üzerinden atladıktan sonra
- süresince, esnasında
- vasıtasıyla, aracılığıyla, -dan
- hakkında, -ile ilgili
- bitmiş, sona ermiş, son.
- (telsiz konuşmalarında) tamam.
- tekrar, yeniden
- (kriket) bir oyuncunun art arda 6 vuruş yapması.
Örnekler
[düzenle]- Cook the sauce over a moderate heat.
- an oxygen tent over the bed
- Ladle this sauce over fresh pasta.
- Over him is the financial director.
- She has chosen him over me.
- He shouted over the noise of the taxis.
- Over the hill is a small village.
- You've given us a lot of heartache over the years.
- A voice came over the loudspeaker.
- a heated debate over unemployment
- The game is over.
Zazaca
[düzenle]Ad
[düzenle]over (karşılaştırma overêr veya dehana over, üstünlük tewr over veya en over)