emanet
Görünüm
Türkçe
[düzenle]Ad
[düzenle]emanet (belirtme hâli emanedi, çoğulu emanetler)
- Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb.; inam, vedia:
- "Emaneti olanlar burada her vakit bunlarla ilgilenecek bir çırak bulurlar." - Salâh Birsel
- Bir kimse ile birine gönderilen şey:
- İstanbul'dan getirdiğim emanetinizi akşam benden alınız.
- Eşyanın ücret karşılığı geçici bir süre bırakıldığı yer.
- (mecaz) İnsanın canı, ruhu:
- Allah emanetini alsın da kurtulayım.
- (hukuk, suç) Suça karışmış ya da suçu aydınlatması muhtemelen her türlü nesnenin mahkeme süresince saklandığı yer, adli emanet
- Faruk EREM, 1996 Bir Ceza Avukatının Anıları, sayfa 45
- "Savcı bu adama inanmamış, teslim edilen tüfekle Hüssem Ağa'nın kafasından çıkarılan emanetteki mermiyi Adli Tıp'a göndermiş, rapor istemiş."
- Faruk EREM, 1996 Bir Ceza Avukatının Anıları, sayfa 45
Atasözleri
[düzenle]Çeviriler
[düzenle]Zazaca
[düzenle]emanet e (çoğulu emaneti)