Kullanıcı mesaj:Hatice Elveren Peköz

Sayfa içeriği diğer dillerde desteklenmemektedir.
Vikisözlük sitesinden

Hatice Elveren Peköz Hatay’ın Alınözü’ne bağlı Yunushan Köyünde doğdu. Dört erkek çocuk annesi olan Peköz, küçük yaşlarda başladığı yazın hayatına küçük denemelerle çeşitli öyküler ve şiirler yazarak edebiyat dünyasında yer almaya çalıştı..

Türkiye Yazarlar Sendika üyesi olan Hatice Elveren Peköz’ün ilk kitabı ‘Zakkum Çiçeğim Mihri’ 2009 yılında çıktı. Onu 2010 yılında çıkan ‘Yeminli Kitap’ izledi. Yirmi beş yıldır çeşitli dergi, gazete ve ortak kitaplarda da birçok öyküsü, şiiri ile çocuk hikayeleri yayımlandı.

Senarist Yazar Hatice Elveren Peköz, son beş yıldır bazı kısa film ve öykü atölyelerinde, senaryo yazımı, video jenerik, kurgu montaj uygulamalı derslere katıldı.

Ayrıca Antakya 2. Medeniyetler Buluşması Film Festivali kapsamında gerçekleşen, “Uygulamalı Belgesel Film Yapım Atölyesinden senaryo yazım belgesi aldı. Halen sinema öyküleri yazarak senaryo çalışmalarını sürdürüyor.

Farklılıkları zenginlik olarak görmek erdemli ve kültürlü insanların özelliğidir!

Hatice Elveren Peköz

Kötücül Soylu[değiştir]

Ey karanlığın kötücül soyu, İstemem, alın götürün karanlıklarınızı. Gidin ve kirli ellerinizi çocukların ceplerinden çekiniz! Yeter ki ülkemin çiçekleri solmasın. İnsanca yaşamak adına, çocukların adına gül diker gül eylerim Ondan gülün adını sevgi koydum, umut koydum tüm çocukların adını Tek , suçumsa karanlık ve çirkefliğinize karşı direnmekti Karanlıklarınızın adına, çiğnetmem gül bahçelerini. Yok olun, çekip gidin karanlık düşlerinize geri.

Ey kötücül karanlığın yoz oğulları! İstemem merhametinizi, karanlıklar size kalsın. Siz sayı-köşelerinizde şehvu-sefa içindeyken, İnsanı Tanrılaştırmanın anlamsızlığını elbet bir gün siz de anlarsınız. İstemem, o yoz büyüklüğümüzün içinde yok olsun kibirliğiniz! Kapıma çarpı, yüreğime neşterler atarken soysuz sevgisizliğiniz, Bilin ki, yediğiniz yetim çocukların hakkıdır! Yoz ve doyumsuzluğunuzla gül yanar, yürekler kanar… Ama oğullarımla, kızlarımın ekmeğime göz dikmişliğinizi affetmem! Sığ, ikna odalarınızın karanlığını yüzünüze çarpar giderim!

Ey sevgisiz, kara yürekli, talancının oğulları! Yeddi ceddiniz de kötülüğün dehlizinden gelir. Ama Allah şahit ki, yoktur şu gökyüzünün altında haramcıdan daha kötücül olan! Bırakın, terk edin sevgilere uyanan köylerimi… Yüzünüzden ana gülü, süt kuzusu çocuklar toprağa düşerken, Dal boylu delikanlılar sokak ortasında katledilirken bir bir, Neden körü körüne kurbanlar verelim? Ondan sizin soluduğunuz yollardan geçmem hiç. Çekip gidin şehirlerimizden, istemem… Nefesiniz ölü yiyicilerin kokusuna benzer.

Hatice Elveren Peköz

O Evin Yalnız Köşeleri[değiştir]

Mevsimlerden sonbahardır artık Gitmek ve kuşlarla yollara düşmek zamanı… Giderken hazan mevsiminde sarı yapraklar onun rengi olur Ayrılık ısısız limanlarda pusuda bekler onu… Evlerin yalnız kapıları kapanırken, o bakire kızların gelinlikli hayalleriyle süsler dallarını Allı tüllü düşlere uyuyup uyanırdı Gençliği bir serap gibi akıp giderken avuçlarından, çocuklara gülümseyemez Akşamları sakladığı allı tüllü gelinliğini duvarlara asar, gün doğmadan bohçalara sarıp sarmalayarak küflü sandıklara saklarıdı Ağladığını göstermezdi hiç Issız limanlarda gemilere el salladı sessizce Yüreğinden kalkan trenler hiç bilmediği şehirlerden geçerken, sevda, umut taşır En onmaz düş kırıklıklarında bile, bir kuş gelip penceresine konuverir Gün batımında hayalleri yel değirmenlerin gölgesinde uzar gider Topraklar suya kanarken, karayel üşütmez ellerini Ömrü takvimlerden yaprak yaprak düşerken, şiirler şarkılar onun gölgesinde ıssızlaşır Bilir ki sarı yaprakların konfeti eşliğinde tüm radyolarda bir sonbahar şarkısı çalıyordur Ve tüm bakire kızların küflü sandıklarında gizlidir hayalleri Sandıklar ve kapılar açılmamak üzere birer birer kapanırken, geceleri tüm bakire kızlar adına o evinin yalnız köşelerinde mumlar yakardı Sona varışlarda, evlerin yalnız köşelerinde şiirler sessiz şarkılar dilsiz olur Şarkılar günbatımında maviye karşı söylenirken, o umutla beklerdi…

Hatice Elveren Peköz

Bir Perizat Hikayesi[değiştir]

Nasıl olur Perizat, öyle birden bire göçüp gitmek? Sahil kasabasına son geldiğimde, Güneşli tepelerinde yoktun. Yokluğunda gökyüzü silik maviye dönmüş, tüm renkler solmuştu. ... Annen baban da mı, yoktu ne? Ah sana çağlamadan akıp giden zamanlara ne diyebilirim? Şubat Şallarına bürünmüş ihtiyar kızdı adın, Perizat. Nedendir bilinmez, bütün kasaba delikanlılarına küsüp gittin? Sabahın alaca karanlığında uzak yollardan dönerken, Kalmaya kıyamadığın şehirlerde, mutlu bir yuvanın kapılarını açtırmak isterdim sana.

Eskiden sen böyle değildin Perizat. Nedense bir satırlık şiir yazmadan gittin? Aklının gizli kuytularında, hep uzaklardaki o hayırsız mı vardı ne? Oysa biz bütün çocuklar bayram sabahlarında ilk sana koşar ve ilk senin şekerlemelerinden yerdik. Sense köşedeki koltuğuna çekilirken, ellerimizden tutar ıslak ıslak öperdin. Sonra çizgilenen yanaklarına incili yaşlar süzülürdü birden. Rüzgarlar kestane saçlarını, nedenini anlayamadığım bir hüzünle savururdu sanki? Uzaklara öyle bir bakardı ki gözlerin, dağları deviren bir haykırışla sarsılırdı uzaklar? Bilemezdim; o uzaklarda beklediğin körolası kimdi? Belki de incinmiş, incitilmiş bir gençliğinin en günahsız baharlardaydı yaşı. Kim bilir?

Ah elimden ne gelirdi Perizat Gittiğim tüm şehirler sana benziyordu biraz. Gökyüzünün silik mavisinde kaybolurken akşamlar, Belki de küflü sandıklarda saklıydı, hiç söyleyemediğin sırlar. Arkandan; “Solgun benizli ihtiyar kızın düşleri yaralı” diyordu herkes. Sonunda adın “evde kalmışa” çıkmıştı ya… Bir türlü çözemediğim, kördüğümdü adın. Ne çaredir ölüm bu; saramam artık yaralı yüreğini. Ama bilesin ki o bayramlardan beri, benim de yüreğim yaralı. Sahil kasabasının tüm delikanlılarının gülüşleri buruk kaldı. Gittin ve düş bitti Perizat..

Hatice Elveren Peköz


******-------------

SESSİZ SOKAKLAR[değiştir]

                        1999/ Şubat

Sokaklar sensizliğe bürünür ben yürürüm. Ardımsıra yalnızlığım yürür. Yürüdükçe kardelenin sessiz yürüyüşüne dâhil olurum. Oturur gül, karanfil, papatyayla söyleşiriz. Sorsalar söyleyemem, Lal olur dillerimiz. Yolumuz aşk yoludur dostlar! Sırça saraylara uzanır gider. Yürüdükçe, baharın içinde ne varsa yürür. Dünyayı bir aşkla uyuturuz. Sonra gül gelir yanağımıza öpücükler kondurur, Papatya hep aşkını sorar bizden. Sokaklar kâh toz duman, kâh karanfilli bahçelerimiz. Çocuğuz, birden bire büyümüşüzdür. Elvan-ı renk cümbüşü içimizde, bir aşk büyür amansız! Durmak zamanı değildir dostlar! Sevdikçe, çoğalırız. Sokaklar sessiz, Sokaklar karanfilli, papatya gül kokulu... Yürüdükçe, kardelenin sessiz uyanışına dâhil oluruz.

Hatice Elveren Peköz

Aforizmalar[değiştir]

Güne mavi yeşil düşlerden uyanırım. Deniz çağırır, ona giderim. Çantamda kitaplar, notlar, şiirler dalga sesleri... Nedense hep aynı ağacın altında buluyorum kendimi. Bir karenin içinde, benim dışımdaki herşeyi görmekten sıkılırım. İçimdeki mavili çocuk “pes” diyordu. Başka ağacı seçmek ona ihanet olur gibi gelirdi.

İçimde bir dalga boyu yeşil, bir tutam mavi vardı. Milattan önce ve sonrasında kalan ne kadar kötülük varsa götürüp eskicinin (Psikolog) eteklerine dökmek isterdim. O muhtemelen susardı. Yada yeşile olan tutkunun lüzumsuz sadakatten yaşandığını düşünürdü.

Hayatımda ani değişiklikler yapacak cesaretim yoktu. Korkmaktan korkuyorum. Her şeyde afromizma aramanın gereği var mı, bilmiyorum? Eskici, nereden bilsindi? Gözlerini mavi ufuklara dikmiş, dalıp gitmişti. “Arkana aldığın manzara ile kendini tamamlıyorsun” dedi usulca. Pekala, içe dönük mutluluklar yaşamak mümkündü. Tüm renkler birer gül yaprağı gibi cümlelerden düştü. İçimdeki sesler yeşilli çağırır, maviye giderdi. İçimden bir martı havalanıverir Eskici, “var olduğun kare mutlak gerçektir” der ve giderdi. Bir ağaç da olsa, insanın çağıranı varsa o yere gitmek kaçınılmazdı. Onca yeşilin içinden bir mavi ile onu seçerdim. Ya da o beni seçmiş ve çağırmıştır. .

Hatice Elveren Peköz

DUVARLAR[değiştir]

Her devirde kadınlar küflü odalarında, duvarlara bakarak yaşlandılar Her devirde aynı sessizlikle beklediler aşkı Oysa duvarlar sessis, sağır ve dilsizdi.

Son devirlerde duvarlar sınır koyucularının elinde dahada katılaştırıldı Kadınlar, kalın duvarlar ardında kendilerine bile itiraf edemezken aşkı Kural koyucular duvardan daha da katı, kadınlar daha da kırılgandı

Aşk beton yığınları ardında saksıda kuruyan karanfildi artık Aşk hüküm konulamaz, vazgelilemezdi Kadınlar aşksız ve katı duvarlar ardında gömülürken Duvarlardan kör ve aştan öte bir yerlerdeydiler.

Her devir gibi bu devir de duvarlar katı, Duvarları aşk üzerine esaretle örülmekteydi Kadınlar cesaretsiz ve ağır ağır suskunlaşırken, Duvarlara baka baka yaşlanmaktaydılar…

Hatice Elveren Peköz

Mavisiz Şehirler[değiştir]

Ey Deniz, Bakıra çalan göğün maliliğinde yoksun! Yokluğunda, bilinmezlerin ötesindeyim. Yoksan, yok olur mavilerim. Sensiz çocuk düşlerimi satılığa çıkardım bunu bil! Varla yok arasında, Mavi’siz şehirlerdeyim. Yoksan, ölüm çok yakınımdadır.

Şimdilerde hayatın çok uzağında, Mavi’sizim. Yokluğunda, Mavi düşlerim İlk fırtınayla yollara düşecektir. Mavi de aldatır, bilirim. Bil ki, bu şehir Mavi’ye tuzaklar kurmuştur. Yoksan, Mavi’siz yaşamıyorumdur. Yoksan, her şeyin ortasındayım Hiç’liğin.

Hatice Elveren Peköz