Kullanıcı:MerveHulya

Vikisözlük sitesinden

Dil, hem donanım, hem de kazanım ile ilgili bir alandır. Dil, belli evreler veya zamanla kazanılan kurallar bütünüdür. Çocuk, çevreyle iletişim sonucu ister bilişsel süreçler, ister taklit, isterse model alma gibi yollarla dil kazanımını elde eder. Dil gelişiminin nasıl ortaya çıktığına ilişkin farklı görüşler yer almaktadır. Bu görüşler dörde ayrılır. Bunlar; 1. Davranışçı Görüş, 2. Sosyal Etkileşim Kuramı, 3. Ana Dili (nativist) Yaklaşımı, 4. Dil Gelişimini Biyolojik Temellere Bağlayan Görüş

       Davranışçı Görüş

Bu görüşe göre, çocuklar konuşulan dili, herhangi bir şeyi öğrendikleri gibi öğrenirler. Çevreden gelen birçok ses uyaranının zamanla sınıflandırılması, şekillendirilmesi ve benzer durumlarda aynı ses ve tepkilerin verilmesi gerçekleşmektedir. Anne veya önemli diğer kişilerin çocukla ilişkilerinde vermiş oldukları tepkiler çocuk tarafından zamanla dile dönüştürülür.Ödül ve ceza gibi pekiştirenler yoluyla bu gelişim sürdürülür. Sonuçta konuşma şekillenir. Pekiştirilmenin yanı sıra, bebeklerin sıklıkla duydukları sesleri taklit etmeleri de dilin kazanılmasında önemli yer almaktadır.

       Sosyal Etkileşim Kuramı

Davranışçı yaklaşımın bir ileri boyutu olan sosyal etkileşim kuramı da dil kazanımını doğrudan taklit ve model alma ile ilişkilendirmektedir. Bu kuramda, dil öğreniminde sosyal ve kültürel ortamdan etkilenildiği vurgulanır.

        Ana Dili (nativist) Yaklaşımı

Ana dili yaklaşımı, dil kazanımı ile ilgili başka bir görüştür. Bu yaklaşım, dilin genetik olarak aktarıldığını ve tüm insanların dil kazanım araçlarına önceden sahip olduklarını savunmaktadır.

       Dil Gelişimini Biyolojik Temellere Bağlayan Görüş

Noam Chomsky ve Lenneberg gibi dilbilimciler, dil gelişimini biyolojik temellere dayandırmaktadırlar ve çevresel koşulların da dil gelişimi üzerindeki etkilerini göz ardı etmemektedirler.• Dil gelişimini biyolojik ve psikolojik temellerden yola çıkarak açıklayan kuramcılara psikolinguistik kuramcılar denmektedir. Bunların içinde en önemlisi Noam Chomsky’nin kuramıdır. Bu kurama göre insanlar doğuştan, dil öğrenebilmek için özel bir mekanizmaya sahiptir. Bu mekanizma, çocuğun yakınında konuşulan dili içselleştirmesini, kurallarını anlayıp öğrenmesini, sonra da uygun kurallar ile konuşmasını sağlar. Bu mekanizma sayesinde tüm çocuklar aynı aşamalardan geçerek, biyolojik olarak belli bir olgunluk düzeyine geldiklerinde, tıpkı yürümeyi öğrenir gibi konuşmayı öğrenmektedirler.• Chomsky, her ifadeyi dilbilimsel sistemde derin ve yüzeysel olmak üzere iki yapıya ayırmaktadır. Derin yapı, kavramların anlamsal yönü ile yüzeysel yapı ise konuşulan sözcükler ile ilgilidir. Çocuklar dili öğrenirken önce düşünsel olarak seslerin anlamlarını kavrarlar, daha sonra onları yüzeysel yapıya dönüştürürler.• Dil gelişimi konusunda araştırmalarıyla bilinen Vygotsky, dilin düşünce ile paralel geliştiğini vurgulamaktadır. Bilişsel gelişimin farklı olduğu düşüncesine katılmayan Vygotsky, dil eğitimi ve öğreniminin kişinin zihinsel düşünme yeteneğine etki ettiğini belirtmektedir. Vygotsky’ye göre, sözcük nesnenin yapısına gitmekte ve böylece fonksiyonel bir anlam kazanmaktadır. Vygotsky, aynı zamanda çocuğun içinde bulunduğu dil ortamının düşünme düzeyine etki ettiğini söylemektedir. Bu nedenle, sözel düşünmenin, çocuğun geçirmiş olduğu, gelişmemiş, benmerkezci, kısmi, ilkel dil aşamalarını inceleyerek anlaşılabileceği vurgulanır.• Bilişsel gelişim ve genetik epistemoloji alanında önemli çalışmalar yapmış olan Jean Piaget çocukta düşünce ve dil gelişiminin bir süreklilik içinde değil de, evrelerden geçerek oluştuğunu ve birey çevre ilişkilerinde etkin bir şekilde yapılandığını savunmuştur. Piaget’e göre, bilişsel gelişim ilk planda yer almaktadır. Dil gelişimi, genel bilişsel değişimlerin bir koordinasyonudur ve bilişsel gelişim dilden etkilenmemektedir.• Küçük çocukluk dönemindeki gelişme sembolik düşünme yeteneğinden oluşmaktadır. Sembollerin istemli beyanı, çocuğa, imgelediği her şeyi söylemesini mümkün kılmaktadır. Çocuğun ilk sözleri henüz gerçek semboller değildir. Çünkü bu semboller görülen nesneler ve olaylarla ilişkilidir. Çocuklar, çevrelerinde hazır bulunmayan şeylerden konuşmaya başladıklarında esas sembolleri kullanırlar. Piaget’e göre, çocuk yedi yaşına kadar sosyal iletişimsel bir tavırla konuşmaz, çünkü bencidir ve benci düşünmektedir.• Sonuç olarak; Kişinin dil edinimi bir koordinasyon içerisinde gerçekleşmektedir. Bu koordinasyonu sağlayan öğeleri büyük ölçüde aile, yakın çevre, okul, toplum ile televizyon, internet gibi günümüz iletişim ve teknoloji araçları sağlamaktadır. Bunların olumlu etkilerinin yanı sıra, oldukça yoğun olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Bu yüzden, çocuğun, sağlıklı bir şekilde dili edinmesi için, başta aile olmak üzere, yakın çevrenin ve eğitimcilerin duyarlı olmaları gerekmektedir. Bu duyarlılık en basit şekliyle, dilimizi muhafaza ederek kurallarına göre kullanmakta gösterilebilir. Yani, çocukların dil eğitimini gerçekleştirirken, dilin bir kültür, tarih taşıyıcısı olduğunu unutmamak gerekmektedir.

           DİL EDİNMEK İLE DİL ÖĞRENMEK

Dil, insanlarda var olan doğal bir yeti sayesinde kendiliğinden edinilir. Her çocuk kendi dilini duyarak ve duyduklarını taklit ederek edinir. Yani ortada bilinçli ve sistemli bir öğrenme-öğretme durumu yoktur. Dil öğrenmek ise, kişinin istemli uğraşısını gerektirir. Öğrenme bir süreçtir ve aktif çaba gerektirir. Okullarda yabancı dil yabancıdil “öğretimi” artık okulöncesi döneme kadar indirgenmiştir.• Çocuğa anaokulunda öğretilen yabancı sözcükler başka ortamlarda kullanılmazsa unutulmaya mahkumdur. Oysa “dil edinimi” sürekli devam eder. Ebeveynlerin bu iki durum arasındaki farkı iyi bilmesi ve çocuklarından ne bekleyebileceklerini net olarak kavramaları gerekir. 3-6 yaş arası çocuklara ikinci bir dil öğretmeye çalışmak ile çocuğun doğal olarak iki farklı dil ortamında büyümesi elbette ki aynı şey değildir.• Yapılan araştırmalar ikinci dil öğreniminde 4-6 yaştaki çocukların, 7-9yaş arası çocuklardan daha yavaş ilerlediklerini göstermiştir. Bunun nedeni ise, 4-6 yaş arası çocukların kendi anadillerine hakim olamayışları, öğrendiklerini paylaşacak sosyal ortamın kısıtlı olması ve okuma-yazma becerilerinin gelişmemiş olmasıdır. Pek çok çocuk anaokulunda öğrendiği sözcükleri belli bir süre sonra unutmakta ya da karıştırmaktadır.• Ayrıca bu yaştaki çocuklara genellikle tek ya da iki sözcüklü ifadeler öğretilebilmektedir. Bu da çocuğun iletişim ihtiyacını karşılamamaktadır. İki farklı dil konuşulan ortamlarda büyüyen çocuklar ise aktif olarak iki dili de duymaya ve kullanmaya devam ederler. Dolayısıyla edindikleri diller daha kalıcı olur.

           Kaynakça

http://mavipsikoloji.com/cocuk-2/dil-bozukluklari-2-3/# http://www.dilbilimi.net/kuramlar.htm http://www.onceokuloncesi.com/dil-ve-cocukta-dil-geli-im-kuramlar-t23316.html http://www.belgeler.com/blg/2tqh/dillerin-douu-ile-ilgili-kuramlar http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/yabanci-dil-ogrenme-yasi.html http://www.iolpgalerisi.com/calismalar/3snf/dilblmgrs/dil_bilimi_-_first_language_acquisition.htm http://www.bebekhastanesi.com/makale_detay.asp?MakaleID=648