kıvırmak
Türkçe[değiştir]
Eylem[değiştir]
kıvırmak kıvırmak -ır kıvırmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi kıvırır)
- herhangi bir şeyi bükmek
- Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdi. - H. R. Gürpınar
- kenarından katlamak
- giysinin veya kumaşın kenarını bükerek tersinden dikmek
- kalçalarını iki yana sallayarak oynamak veya yürümek
- uydurup söylemek
- Gene yalanları kıvırdı.
- saptırmak, çevirmek
- Arabayı birdenbire sağa kıvırdı.
- yapmak istememek, yan çizmek
- başarmak, başa çıkmak, becermek, hakkından gelmek
- Hâlbuki Nahit onu odasına çekip de baş başa prova yaptığı zamanlarda pekâlâ kıvıracağa benziyordu. - T. Buğra
- dolandırmak
- Peki bu kız, zarar ziyan hesabının federasyona üç misli gösterilip Zühtü'nün düğün parasını kıvırdığını bilmez mi? - E. Işınsu
Kaynakça[değiştir]
- Türk Dil Kurumuna göre "kıvırmak" maddesi