İçeriğe atla

sıkıştırmak

Vikisözlük sitesinden

Türkçe

[düzenle]

Eylem

[düzenle]

sıkıştırmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi sıkıştırır)

  1. bir şeyi dar bir yere zorla sığdırmak, tıkmak
    • Bilet kutusunu koltuğunun altına sıkıştırmış, elleri ceplerinde bir otobüs biletçisi geçti. - N. Cumalı
  2. bir nesneyi sıkıca duracak biçimde bir yere koymak, yerleştirmek veya orada tutmak
  3. gevşek veya seyrek olan şeyleri birbirine yaklaştırarak sıkı duruma getirmek
  4. İstanbul tren yahut vapurunda hele bir kimseyi biraz sıkıştırın, hemen çarpılır, çay semaveri gibi oturduğu yerde fıkır fıkır kaynamaya başlar. - R. N. Güntekin
  5. bir şeyin sıkışmasına, kısılmasına, ezilmesine sebep olmak
    • Pınar KÜR, 2004 Küçük Oyuncu, sayfa 177 , Everest Yayınları
      "Masanın altından bacağımı sıkıştırmadığı kaldı, bir tek."
  6. ansızın, gizlice ve karşısındakinin isteyip istemediğine bakmadan bir şeyi vermek, tutuşturmak
    • Eline dolu bir kadeh sıkıştırdılar. - R. H. Karay
  7. kaçmayacak biçimde çembere almak, kıstırmak
    • Anlattığına göre Niğde yakınlarındaki köylerden birinde imiş, sıkıştırmışlar. Jandarmalarla vuruşmuş. - M. Ş. Esendal
  8. zorlamak
    • Mehmet EROĞLU, 2020 Yarım Kalan Yürüyüş, sayfa 186 , İletişim Yayınları
      "Bahçıvanı sıkıştırınca sabah buranın anahtarını aldığını öğrendim ve..."
  9. sarkıntılık etmek

Kaynakça

[düzenle]

Çeviriler

[düzenle]