doldurmak
Gezinti kısmına atla
Arama kısmına atla
Türkçe[düzenle]
Eylem[düzenle]
doldurmak (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi doldurur) doldurmak -ur
- [1] dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek
- Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu. - A. Ağaoğlu
- [2] araç deposunu akaryakıtla tamamen dolu duruma getirmek
- [3] ateşli silahların içine mermi sürmek
- İki tabanca getirdiler, takır takır doldurdular. - F. R. Atay
- [4] bildirge, çizelge, fiş vb. basılı kâğıtların boş yerlerini tamamlamak
- Osmanlı tabiiyetini haiz Müslim diye, yol tezkeresi doldururlardı. - Ö. Seyfettin
- [5] yaşını, yılını bitirmek
- Yirmi yaşını dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı. - O. V. Kanık
- [6] ses, koku yayılıp kaplamak
- Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu. - S. F. Abasıyanık
- [7] belirli bir süreyi kaplamak, almak
- Balıkçılara yardım etmek bütün zamanını doldurmayınca kentin içerilerine, gecekondu mahallelerine gitti. - A. Kutlu
- [8] canlılık kazandırmak
- Evi sade sesiyle değil vücudu ile de doldurdu. - H. Taner
- [9] birini, başkası için kötü düşünecek bir duruma getirmek
- Ah, biliyorum, biliyorum seni o gece doldurdular. - Y. K. Karaosmanoğlu
Deyimler[düzenle]
Kaynakça[düzenle]
- Türk Dil Kurumuna göre "doldurmak" maddesi
Çeviriler[düzenle]
çeviriler
|