gehen

Vikisözlük sitesinden

Almanca[değiştir]

Zaman Kişi Eylem
şimdiki zaman ich gehe
du gehst
er, sie, es geht
geçmiş zaman I ich ging
geçmiş zaman II (yard. eylem ile)   gegangen
istence kipi II ich ginge
buyrum kipi tekil geh(e)!
çoğul geht!
yardımcı eylem   sein

Eylem[değiştir]

gehen

[1] gitmek, adım adım ilerlemek
[1a] (halk ağzı) ulaşım araçlarıyla bir hedefe doğru hareket etmek
[2] ayrılmak, bir yeri ya da bir ortamı terk etmek
[3] mastar durumundaki başka bir eylemle birlikte: diğer eylemin gösterdiği işi yapmak üzere bir yere yönelmek
[4] çalışmak, çalışır halde olmak
[5] geçişsiz, bir düzeneğin özne olması durumunda: bu özneye özgü karakteristik eylemi yerine getirmek
[6] piyasada çok satılmak/tutulmak
[7] genleşmek, uzanmak
[8] devam etmek, (tamamlanmış eylemler için:) sürmek
[9] (hamur): mayalanmak
[10] kabul edilebilir, belirli kurallara uygun ve izinli olmak
[11] yapılabilir olmak
[12] sağlık ve afiyette olduğunu bildirmek
[13] (bilgisayar) auf etwas gehen: farenin imlecini ekranda belirli bir yere sürüklemek, tıklamak ya da açmak
[14] etwas geht auf jemanden: hesabın birisi tarafından ödenmesi (üzerine kalması ya da yazılması)

Örnekler[değiştir]

[1] Ich gehe über die Straße. (Caddeden gidiyorum.)
[1a] Ich gehe am Wochenende nach London. (Hafta sonu Londra'ya gidiyorum.)
[2] Als Maria kam, war Peter bereits gegangen. (Maria geldiğinde Peter zaten gitmişti.)
[3] Ich gehe mich waschen. (Banyoya giriyorum.)
[3] Ich gehe einkaufen. (Alışverişe gidiyorum.)
[4] Die Uhr geht nicht. (Saat çalışmıyor.)
[5] Ich hörte unten die Tür gehen. Dann ging das Telefon. (Aşağıdan kapının açıldığını duydum. Sonra telefon çaldı.)
[6] Der dritte Band der Memoiren von Effenberg geht nicht mehr so gut. (Effenberg'in anılarının üçüncü cildi pek iyi satılmıyor.)
[7] Die Hauptstraße geht bis zum Bahnhof. (Ana cadde istasyona kadar uzanır.
[7] Unser Garten geht bis zu den Bäumen da hinten. (Bahçemiz arkadaki ağaçlara kadar uzanır.)
[8] Der Streit geht (so) (schon) seit Jahren. (Bu kavga uzun yıllardır devam ediyor.)
[8] Die Vorstellung ging bis Mitternacht. (Gösteri gece yarısına dek sürdü.)
[9] Der Teig muss noch gehen. (Hamur daha mayalanmalı.)
[10] Man kann in der Bücherei keine laute Musik spielen; das geht doch nicht. (Kütüphanede sesli müzik dinlenmez; yasaktır.)
[11] Der Bauplan beschreibt wie es geht. (Montaj kılavuzu nasıl yapılacağını anlatıyor.)
[12] Wie geht es dir? Gut. (Nasılsın? İyiyim.)
[12] Lass es dir gut gehen. (Kendine iyi bak.)
[13] Erst gehst du auf "Öffnen" und dann klickst du auf "OK". (Önce "Aç"ın üzerine git, daha sonra "TAMAM" üzerine tıkla.)
[14] Die Speisen gehen heute auf mich, die Getränke zahlt ihr aber gefälligst selber. (Bugün yemekler benden, ama lütfen içecekleri kendiniz ödeyin.)

Türetilmiş kavramlar[değiştir]

abgehen, angehen, aufgehen, begehen, eingehen, entgehen, fortgehen, übergehen, vergehen

Kaynakça[değiştir]