etmek

Vikisözlük sitesinden

Türkçe[değiştir]

Köken[değiştir]

Osmanlı Türkçesi ایتمك(etme + -k)

Söyleniş[değiştir]

Eylem[değiştir]

etmek (üçüncü tekil şahıs geniş zaman çekimi eder)

  1. birini bir şeyden mahrum bırakmak
    Çocuğu ebeveyninden ettiler.
  2. bulmak, erişmek
    Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. — R. H. Karay
  3. demek, söylemek
    Emrah eder düştüm dile. Bülbül figan eder güle. — Erzurumlu Emrah
  4. eşit değer kazanmak
    İki iki daha dört eder.
  5. herhangi bir kıymette olmak
    Kira dâhil olduğu hâlde aylık masrafımız tam beş lira ediyordu. — Ö. Seyfettin
  6. iyi, kötü zarflarıyla birlikte davranmak
    Ne kadar iyi ettiniz de geldiniz!
  7. kötülükte bulunmak
    Ah iki bardak süt, sen bana neler ettin? — S. F. Abasıyanık
  8. küçük veya büyük abdestini yapmak
    Çocuk altına etti.
  9. yapmak
    Şemsi, sıra düştükçe emlâk komisyonculuğu ediyordu. — H. Taner

Çekimleme[değiştir]

Zıt anlamlılar[değiştir]

Alt kavramlar[değiştir]

Deyimler[değiştir]

Türetilmiş kavramlar[değiştir]

Çeviriler[değiştir]

Yardımcı eylem[değiştir]

etmek

  1. bir işi yapmak

Kaynakça[değiştir]

Kumanca[değiştir]

Söyleniş[değiştir]

  • Heceleme: et‧mek

Eylem[değiştir]

etmek

  1. ekmek

Türkmence[değiştir]

Söyleniş[değiştir]

  • Heceleme: et‧mek

Eylem[değiştir]

etmek

  1. etmek, yapmak

Kaynakça[değiştir]

  • Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.