eğreti
Türkçe[değiştir]
Yazılışlar[değiştir]
Belirteç[değiştir]
eğreti
- iyi yerleşmemiş, yerini bulmamış bir biçimde
- Ayakları karada ama eğreti duruyorlar rıhtım taşları üzerinde. - Zeyyat Selimoğlu
- üstünkörü, ciddiye almadan
- Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun. - Samiha Ayverdi
Çeviriler[değiştir]
çeviriler
Ön ad[değiştir]
eğreti (karşılaştırma daha eğreti, üstünlük en eğreti)
- belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat
- O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu. - Attila İlhan
- iyi yerleşmemiş, yerini bulmamış olan
- Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu. - Burhan Günel
- takma
- Eğreti diş. Eğreti bacak.
- belli belirsiz
- uyumsuz, yakışmamış
Çeviriler[değiştir]
Kaynakça[değiştir]
- Türk Dil Kurumuna göre "eğreti" maddesi